Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

ÇANAKKALE

Barış için yapılan savaşların kentine uğradım bu hafta. Uğradım derken üç günlük bir tur yaptım. Atalarımızın bağımsızlık uğruna kan döktüğü toprakların insan kanıyla kızıla boyandığı o toprakları bir kez daha karış karış gezip duygulandım. Daha önceki yazılarımda yazdığım gibi Türk insanı ne kadar hacca gitmeyi, gittikten sonra bir daha gitmeyi arzuluyorsa işte bu barış kenti ÇANAKKALE’yi de defalarca gezmeli ve görmeli diyorum. İnancım böyle. Japonlar, çocukları daha ilk okulda iken onların ellerinden tutar Hiroşima’ya götürürlermiş. Orayı baştan sona gezdirip akıllarından çıkarmamalarını öğretirlermiş. Bize, “siz de yapın” demişler... Biz ne yapalım diyenlere; “Sizin ÇANAKKALE’niz var” demişler. Gerçekten yer yüzünde eşine zor rastlanır bir zaferdir Çanakkale. Gitmeyenler en kısa zamanda gitmeli, gidenler bir daha gitmeli diyorum. Abide bölgesindeki şehitlik, yani oradaki sembolik mezarlar yenilenmiş. Uğradığı bir durumdan dolayı daha güzel ve gösterişli bir kimliğe kavuşmuş. Mezar taşlarındaki isimler sayesinde oralara kadar gidenler atalarının kimliklerini daha kolay bulabiliyorlarmış. Çanakkale Şehitler Anıtı halktan toplanan yardımlarla yapılmaya başlanmış ancak suistimale uğramış ve ikinci kez girişim yapılmış ve bu duruma getirilebilmiş. Bizler de öğrencilik yıllarımızda zeytin toplayarak kazandığımız ücretlerin bir bölümünü bu anıtın yapımına bağışlamıştık. Anıt ilk planlandığı gibi gerçekleşememiş. Zira 40 metre olarak tasarlanan abidenin üzerine ihtişamlı bir asker de yapılması düşünülmüş. Ama o tasarı gerçekleşmeyince anıt 40 metre yerine 41.7 metre olarak bitirilmiş. Eğer bir de asker ilavesi yapılabilseymiş daha da muhteşem bir görünüme kavuşurmuş... Belki gelecekte bu da yapılabilir ve Ata’nın hayalleri gerçekleşir. Yılın her döneminde ziyaretçi akınına uğrayan bu harika mekan bize her zaman manevi bir güç veriyor. Ülkemize daha çok sahiplenme adına duygularımızı güçlendiriyor. Adım adım dolaştığımız o toprakların altında yatan şehitlerimizin bulunduğunu hissettikçe vatanımızın kıymetini daha iyi anlayabiliyoruz. Hiç bilmediği, tanımadığı topraklara gelip savaşan ve bu topraklarda can veren Anzakların içlerinde hangi duygular vardı bilemiyoruz ama. Atatürk’e oğluyla ilgili bilgi isteyen bir Anzak annesine şöyle diyor Atatürk: “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar. Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Ve huzur içindedirler. Huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” Yerini haritada bulamayacak, adını telaffuz edemeyecek ve şirin vaadlerle kandırılıp bu topraklara savaşmaya getirilen askerler ile 15 yaşını bile doldurmadan, arkasına bakmadan vatanı için yollara düşen gençlerin gözünü kırpmadan can verdiği bu topraklar ve onların kahramanlık izlerini görüyoruz. Toprağın kızıllığı hala besbelli. Yenilenen yapılar, anıtlar ve çevre mükemmel. Bizler onların sayesinde bu topraklarda özgür olduğumuzun bilinciyle ellerimizi yukarıya çevirip dualarımızı ediyoruz. * Çanakkale sonrasında yolumuz Gökçeada’ya dönüyor. Tam elli yıl önce ayak bastığımız bu şirin adanın ismi İmroz idi. Öğrenci arkadaşlarımızın girişimiyle GÖKÇEADA oldu. Her ne kadar ismi bazı yerlerde eskisiyle anılsa da her ikisi de güzellikler taşıyor. Elbette yapısal bir hayli değişikliğe uğramış durumda 1967'de bakir bir ada olan bu yerler imara açılınca beton yığını olmaktan kurtulamamış. Ne kadar suni göletler yapılsa da çevreye güzellik katamamış. Bir de okulumuzun geçen yıl yıkılmış olması içimizde derin sızıların oluşmasına neden oldu. Ama bu üzüntüleri orada ziyarette bulunduğumuz sevgili öğretmenlerimiz Rukiye Karabulut, Nail Karabulut, Remziye Adalıoğlu, Uğur Adalıoğlu ve Kemal Yazgan öğretmenlerimizin sıcak yüzleri, sevecen karşılamaları sevince dönüştürdü... Ellerini öptük ve okulların açıldığı şu günlerde minnettar olduğumuzu belirttik. Sağolsunlar. Bizlere verdikleri emeklerin karşılığını ellerini öperek ödemeye çalıştık... Bakalım bir daha ne zaman göreceğiz. Kuzu limanından hüzünlü duygularla el sallayarak ayrıldık. Sonra ver elini Bozcaada. Okul yıllarımızda kenarından defalarla gelip geçtiğimiz bu güzel adaya ayak basmanın mutluluğunu yaşadık. Küçük ama şirin bu adada kısa bir gezinti yaptık. Bu güzellikleri Bozcaada Kalesi’ni gezerken kapıdaki görevlinin davranışları bozdu. Bulunduğu yeri asla hak etmeyen bu zat kaleyi gezmemize engel oldu. Detaylarına gerek duymadığım bu zatın yetkililerce acilen oradan uzaklaştırılması gerekir. Şaraplarıyla ünlü Bozcaada’da kayıtlarımız arasına alındı. Bu gezilerimde şahit olduğum basit ama önemli bir eksiklik var. Yerleşim yerlerine ait bilgilendirme tabelaları eksik. Bu konuda ilgililer küçük bir katkı sağlasalar iyi olacak sanırım. Bizler sora sora zor bulduk, yabancılar ne yapabilecekler. Akıllı diye addedilen cep telefonlarındaki navigasyonlarda sağa dön sola dön demekten öteye gidemiyor. Ve çok yerde de çekmiyor, bilesiniz. Bu hafta okullarımız da açıldı. Tüm öğrencilere ve onlara emek verecek öğretmenlere başarılar diliyorum. Güzel ve başarılı bir yıl olsun. Çağdaş ülkemizde çağdaş bir eğitim diliyorum..
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2017 - Salı

ÇANAKKALE

Barış için yapılan savaşların kentine uğradım bu hafta. Uğradım derken üç günlük bir tur yaptım.
Atalarımızın bağımsızlık uğruna kan döktüğü toprakların insan kanıyla kızıla boyandığı o toprakları bir kez daha karış karış gezip duygulandım. Daha önceki yazılarımda yazdığım gibi Türk insanı ne kadar hacca gitmeyi, gittikten sonra bir daha gitmeyi arzuluyorsa işte bu barış kenti ÇANAKKALE’yi de defalarca gezmeli ve görmeli diyorum. İnancım böyle.
Japonlar, çocukları daha ilk okulda iken onların ellerinden tutar Hiroşima’ya götürürlermiş. Orayı baştan sona gezdirip akıllarından çıkarmamalarını öğretirlermiş. Bize, “siz de yapın” demişler... Biz ne yapalım diyenlere; “Sizin ÇANAKKALE’niz var” demişler. Gerçekten yer yüzünde eşine zor rastlanır bir zaferdir Çanakkale. Gitmeyenler en kısa zamanda gitmeli, gidenler bir daha gitmeli diyorum.
Abide bölgesindeki şehitlik, yani oradaki sembolik mezarlar yenilenmiş.

Uğradığı bir durumdan dolayı daha güzel ve gösterişli bir kimliğe kavuşmuş. Mezar taşlarındaki isimler sayesinde oralara kadar gidenler atalarının kimliklerini daha kolay bulabiliyorlarmış.
Çanakkale Şehitler Anıtı halktan toplanan yardımlarla yapılmaya başlanmış ancak suistimale uğramış ve ikinci kez girişim yapılmış ve bu duruma getirilebilmiş. Bizler de öğrencilik yıllarımızda zeytin toplayarak kazandığımız ücretlerin bir bölümünü bu anıtın yapımına bağışlamıştık. Anıt ilk planlandığı gibi gerçekleşememiş. Zira 40 metre olarak tasarlanan abidenin üzerine ihtişamlı bir asker de yapılması düşünülmüş. Ama o tasarı gerçekleşmeyince anıt 40 metre yerine 41.7 metre olarak bitirilmiş. Eğer bir de asker ilavesi yapılabilseymiş daha da muhteşem bir görünüme kavuşurmuş... Belki gelecekte bu da yapılabilir ve Ata’nın hayalleri gerçekleşir.
Yılın her döneminde ziyaretçi akınına uğrayan bu harika mekan bize her zaman manevi bir güç veriyor. Ülkemize daha çok sahiplenme adına duygularımızı güçlendiriyor. Adım adım dolaştığımız o toprakların altında yatan şehitlerimizin bulunduğunu hissettikçe vatanımızın kıymetini daha iyi anlayabiliyoruz.
Hiç bilmediği, tanımadığı topraklara gelip savaşan ve bu topraklarda can veren Anzakların içlerinde hangi duygular vardı bilemiyoruz ama. Atatürk’e oğluyla ilgili bilgi isteyen bir Anzak annesine şöyle diyor Atatürk: “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar. Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Ve huzur içindedirler. Huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır”
Yerini haritada bulamayacak, adını telaffuz edemeyecek ve şirin vaadlerle kandırılıp bu topraklara savaşmaya getirilen askerler ile 15 yaşını bile doldurmadan, arkasına bakmadan vatanı için yollara düşen gençlerin gözünü kırpmadan can verdiği bu topraklar ve onların kahramanlık izlerini görüyoruz.
Toprağın kızıllığı hala besbelli. Yenilenen yapılar, anıtlar ve çevre mükemmel. Bizler onların sayesinde bu topraklarda özgür olduğumuzun bilinciyle ellerimizi yukarıya çevirip dualarımızı ediyoruz.
* Çanakkale sonrasında yolumuz Gökçeada’ya dönüyor. Tam elli yıl önce ayak bastığımız bu şirin adanın ismi İmroz idi. Öğrenci arkadaşlarımızın girişimiyle GÖKÇEADA oldu. Her ne kadar ismi bazı yerlerde eskisiyle anılsa da her ikisi de güzellikler taşıyor. Elbette yapısal bir hayli değişikliğe uğramış durumda 1967'de bakir bir ada olan bu yerler imara açılınca beton yığını olmaktan kurtulamamış. Ne kadar suni göletler yapılsa da çevreye güzellik katamamış. Bir de okulumuzun geçen yıl yıkılmış olması içimizde derin sızıların oluşmasına neden oldu. Ama bu üzüntüleri orada ziyarette bulunduğumuz sevgili öğretmenlerimiz Rukiye Karabulut, Nail Karabulut, Remziye Adalıoğlu, Uğur Adalıoğlu ve Kemal Yazgan öğretmenlerimizin sıcak yüzleri, sevecen karşılamaları sevince dönüştürdü... Ellerini öptük ve okulların açıldığı şu günlerde minnettar olduğumuzu belirttik. Sağolsunlar. Bizlere verdikleri emeklerin karşılığını ellerini öperek ödemeye çalıştık...
Bakalım bir daha ne zaman göreceğiz. Kuzu limanından hüzünlü duygularla el sallayarak ayrıldık. Sonra ver elini Bozcaada. Okul yıllarımızda kenarından defalarla gelip geçtiğimiz bu güzel adaya ayak basmanın mutluluğunu yaşadık. Küçük ama şirin bu adada kısa bir gezinti yaptık. Bu güzellikleri Bozcaada Kalesi’ni gezerken kapıdaki görevlinin davranışları bozdu. Bulunduğu yeri asla hak etmeyen bu zat kaleyi gezmemize engel oldu. Detaylarına gerek duymadığım bu zatın yetkililerce acilen oradan uzaklaştırılması gerekir. Şaraplarıyla ünlü Bozcaada’da kayıtlarımız arasına alındı.
Bu gezilerimde şahit olduğum basit ama önemli bir eksiklik var. Yerleşim yerlerine ait bilgilendirme tabelaları eksik. Bu konuda ilgililer küçük bir katkı sağlasalar iyi olacak sanırım. Bizler sora sora zor bulduk, yabancılar ne yapabilecekler. Akıllı diye addedilen cep telefonlarındaki navigasyonlarda sağa dön sola dön demekten öteye gidemiyor. Ve çok yerde de çekmiyor, bilesiniz.
Bu hafta okullarımız da açıldı. Tüm öğrencilere ve onlara emek verecek öğretmenlere başarılar diliyorum. Güzel ve başarılı bir yıl olsun. Çağdaş ülkemizde çağdaş bir eğitim diliyorum..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.