Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

DAMACANA

Yaşamımıza uzun yıllar önce giren DAMACANA bundan sonra da terk edemeyeceğimiz bir kültür olacak. Bildiğiniz üzere çağımızı en çok tehdit eden her ne kadar önemli hastalıklar olsa da asıl sorunun su olduğunun bilinmesi gerekir. Çünkü SU hayattır ve suyun olmadığı bir ortamda yaşamımızı sürdürmemiz olanaksızdır. Biz insanlar şimdiye kadar suyu har vurup harman savurduk. Öylesine hor kullandık ki gelecek nesillerin hakkını da bitirmek üzereyiz. Her şeyin sonunu getirmeden makul ve mantıklı çözümler üreterek su sorunumuza kalıcı önlemler almalıyız. Yoksa yaşam tüm dünya için çekilmez olabilir. Haydi biz öyle böyle bir şeyler yaşadık ama bu durum gelecek için KARANLIK bir dönem olabilir. Yaşamımızın ilk yıllarında BANAZ yerleşke olarak şirin ve herkesin evleri önü ya da arkasında bahçesi olan şirin bir yerdi. Sakinler bu bahçelere karınca kararında bir şeyler eder, diker ve yetiştiği sürece oradan yiyeceklerini temin ederlerdi. Banazımızın adını verdiği BANAZ ÇAYI çevresinde olanlar buradan sulama için yararlanırlardı. Uzakta olanlar ise bahçelerini TERKOS tabir ettiğimiz su ile sularlardı. Yazın ortalarına doğru rezerv azalınca sık sık kesintiye uğrayan su derdimiz için belediye bazı önlemler alırdı. Suyu belli saatlerde vermek gibi. Çoğu zaman da belediyenin görevlileri ev ev dolaşır sulama yapanların hortumlarını toplardı. Bazen kimi sevdiklerini es geçip, ertesi gün usulca uyarır “abi bahçedeki hortum açık kalmış, bundan sonra yatarken kontrol ediverin" derlerdi. Banazımızın o yıllarda suyu Evrendede’ye yakın olan su deposu ile Gümüle tarafındaki depolardan sağlanırdı. Hiç unutmuyorum sonraki yıllarda dönemin değerli belediye başkanı sayın Necati AKIN’ın büyük akıl becerisi ile Çokrağan suyundan yararlanmaya başladık. Bir çok kişin bildiği gibi bu suyu UŞAK elimizden almak için büyük gayretler gösterdi. Sonunda pazarlık masasına kadar gelen sorun sayın başkanın basit bir önerisi ile çözümlendi. O gün için 600-700 debiye ulaşan su miktarı için başkanımız "oranlama işini bırakalım siz bize 100 debi verin gerisi sizin olsun" diyerek akti imzaladılar. Böylece yaz kış bize saniyede 100 debi kalanı Uşak’a akacaktı. Derken yaz döneminde suyun debisi 200'lere kadar düşünce bize de 100, Uşak’a da 100 akmaya başlamıştı. Bu başarı aslında bizim topraklarımızdan çıkan suyun bizim hakkımız olduğu gerçeğini perçinledi. Uzun yıllar su sıkıntısı çekilmedi. Ancak artan nüfus ve yaşanan bazı olumsuzluklar içme suyunun yetersiz hale geldiğini göstermeye başladı. Tam bu dönemde ben de Erdoğan ATASOY’a ait bir meşrubat bayiliğinde yardımcı olarak bulunmaktaydım. Yabancı plakalı bir taksi yanaştı işyerine. Elinde çantası, düzgün giyimli bir beyefendi selam vererek işyerine geldi. Hoş beşten sonra kendisinin emekli öğretmen olduğunu ve Aydın’da faaliyet gösteren bir su tesisinde çalıştığını ve DAMACANA su satışı yaptıklarından söz etti. Biz gülümseyerek baktık. “Sevgili öğretmenim sizin geldiğiniz bu ilçenin öyle bir güzel suyu var ki, kimse damacana kullanmaz. Hem fiyat olarak da oldukça dikkat çeken bir rakamı kimse ödemeye kalkmaz”. O gün için damacana (boşu) neredeyse 4-5 dolar seviyesindeydi. Biz yeteri kadar damacanayı demirbaşımıza alıp sonra bunu döndürecekmişiz. Misafirimize teşekkür ederek çayını kahvesini içirip yolcu ettik. Ama yanılmışız. Bizim almadığımız bu bayilikten sadece bir kaç yıl sonra bir marka damacana su BANAZ’da satılmaya başladı. Şimdilerde sanırım sayılı ev kalmıştır bu sulardan almayan. Hani diyorlar ya nereden nereye.. Ben zaten köylerdeki bakkallarda poşetli tavuk satılmaya başladığı günleri gördükçe de içime bir karamsarlık çökmüştü. Ne yapmalıyız. İşte asıl konu bu.. Yediden yetmişe su hepimiz için en önemli ihtiyaç. Atalarımız Orta Asya’dan göçlerinde hep su olan yerleşkelere konaklamışlar, yerleşmişler. Bu kadar önemli bir yaşam kaynağını kararlı tüketmek birinci görevimiz olmalı. Bireyler olarak bu katkıya önce kendi evimizden başlamalıyız. Kullandığımız su miktarını her ay azaltmalıyız. Muslukları boşa akıtmamak için gayret göstermeliyiz. Iskartaya çıkan suyu biriktirip tuvaletlere ya da çiçeklerimize kullanmak için uygun sistemler kurmalıyız. Tarla ve bahçelerde suyumuzu olumlu yönde kullanmalıyız. Çalıştığım bir köyde her bahçenin bir köşesinde 3-5 metrekarelik havuzlar görmüştüm. Bu ne işe yarar dediğimde, "kışın kar yağdığında bunun içine kar doldurup üzerini kapatıyoruz yaz gelince bu karlar yavaş yavaş eriyor ve bizler de bahçeleri suluyoruz. Ne kadar güzel ve akılcı bir çalışma. Bazı köylerde AVGAN denilen ya da SARNIÇ ismi verilen yapılar gördüm. Buralara öyle güzel bir şekil verilmiş ki kışın yağan yağmur suları burada birikiyor, yazın sıcak günlerinde gerek içme ve gerekse sulamada kullanılıyor. Ne kadar akılcı. Sanırım şimdilerde ne ben ne de sizler bunlara şahit olamıyorsunuz. Keşke süregelseydi. Geçmişte bize atfen “bu su böyle akar ya, siz de buna böyle bakar ya" derlerdi. Ama artık aklımız başımıza geçte olsa gelmeye başladı. Neredeyse her köyümüze bir GÖLET yaparak bu akan suları biriktirme yolunu seçtik. Neredeyse her akan suyumuz bir BARAJ yapma yolunu seçtik. Şimdilerde aklımı en çok kurcalayan da, deniz suyunu içme ya da sulama suyuna çevirebilmek. Teknik olarak mümkün olduğunu biliyorum. Ama maliyet olarak ne getirir ne götürür bilemem. Üç tarafımız denizlerle çevrili olması hesabıyla bundan mutlaka yararlanmalıyız. Bu öneriler daha da çoğaltılabilir, akıl akıldan üstündür derler sizlerden de bu konuda harika fikirler çıkabilir, uygulanabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse bu cennet ülkemizin her karesi akarsularla dolu ve biz de bunlardan en iyi şekilde yararlanma yolunu seçmeliyiz.. Bizim pek fazla petrolümüz yok ama çok şükür şakır şakır akan akarsularımız var. Onları en iyi şekilde değerlendirmek de bize düşüyor. Asıl bize düşen var olan bu sularımız daha iktisatlı daha ekonomik ve daha akılcı olmamız.  Çaya indim çay susuz, mahmur gözler uykusuz demek yerine, su akar güldür güldür diyerek sonlandıralım. Suyumuz bol olsun...
Ekleme Tarihi: 26 Ocak 2021 - Salı

DAMACANA

Yaşamımıza uzun yıllar önce giren DAMACANA bundan sonra da terk edemeyeceğimiz bir kültür olacak. Bildiğiniz üzere çağımızı en çok tehdit eden her ne kadar önemli hastalıklar olsa da asıl sorunun su olduğunun bilinmesi gerekir. Çünkü SU hayattır ve suyun olmadığı bir ortamda yaşamımızı sürdürmemiz olanaksızdır.
Biz insanlar şimdiye kadar suyu har vurup harman savurduk. Öylesine hor kullandık ki gelecek nesillerin hakkını da bitirmek üzereyiz. Her şeyin sonunu getirmeden makul ve mantıklı çözümler üreterek su sorunumuza kalıcı önlemler almalıyız. Yoksa yaşam tüm dünya için çekilmez olabilir. Haydi biz öyle böyle bir şeyler yaşadık ama bu durum gelecek için KARANLIK bir dönem olabilir.
Yaşamımızın ilk yıllarında BANAZ yerleşke olarak şirin ve herkesin evleri önü ya da arkasında bahçesi olan şirin bir yerdi.
Sakinler bu bahçelere karınca kararında bir şeyler eder, diker ve yetiştiği sürece oradan yiyeceklerini temin ederlerdi. Banazımızın adını verdiği BANAZ ÇAYI çevresinde olanlar buradan sulama için yararlanırlardı. Uzakta olanlar ise bahçelerini TERKOS tabir ettiğimiz su ile sularlardı. Yazın ortalarına doğru rezerv azalınca sık sık kesintiye uğrayan su derdimiz için belediye bazı önlemler alırdı. Suyu belli saatlerde vermek gibi. Çoğu zaman da belediyenin görevlileri ev ev dolaşır sulama yapanların hortumlarını toplardı. Bazen kimi sevdiklerini es geçip, ertesi gün usulca uyarır “abi bahçedeki hortum açık kalmış, bundan sonra yatarken kontrol ediverin" derlerdi.
Banazımızın o yıllarda suyu Evrendede’ye yakın olan su deposu ile Gümüle tarafındaki depolardan sağlanırdı. Hiç unutmuyorum sonraki yıllarda dönemin değerli belediye başkanı sayın Necati AKIN’ın büyük akıl becerisi ile Çokrağan suyundan yararlanmaya başladık. Bir çok kişin bildiği gibi bu suyu UŞAK elimizden almak için büyük gayretler gösterdi. Sonunda pazarlık masasına kadar gelen sorun sayın başkanın basit bir önerisi ile çözümlendi. O gün için 600-700 debiye ulaşan su miktarı için başkanımız "oranlama işini bırakalım siz bize 100 debi verin gerisi sizin olsun" diyerek akti imzaladılar. Böylece yaz kış bize saniyede 100 debi kalanı Uşak’a akacaktı. Derken yaz döneminde suyun debisi 200'lere kadar düşünce bize de 100, Uşak’a da 100 akmaya başlamıştı. Bu başarı aslında bizim topraklarımızdan çıkan suyun bizim hakkımız olduğu gerçeğini perçinledi.
Uzun yıllar su sıkıntısı çekilmedi. Ancak artan nüfus ve yaşanan bazı olumsuzluklar içme suyunun yetersiz hale geldiğini göstermeye başladı. Tam bu dönemde ben de Erdoğan ATASOY’a ait bir meşrubat bayiliğinde yardımcı olarak bulunmaktaydım. Yabancı plakalı bir taksi yanaştı işyerine. Elinde çantası, düzgün giyimli bir beyefendi selam vererek işyerine geldi. Hoş beşten sonra kendisinin emekli öğretmen olduğunu ve Aydın’da faaliyet gösteren bir su tesisinde çalıştığını ve DAMACANA su satışı yaptıklarından söz etti. Biz gülümseyerek baktık. “Sevgili öğretmenim sizin geldiğiniz bu ilçenin öyle bir güzel suyu var ki, kimse damacana kullanmaz. Hem fiyat olarak da oldukça dikkat çeken bir rakamı kimse ödemeye kalkmaz”. O gün için damacana (boşu) neredeyse 4-5 dolar seviyesindeydi. Biz yeteri kadar damacanayı demirbaşımıza alıp sonra bunu döndürecekmişiz. Misafirimize teşekkür ederek çayını kahvesini içirip yolcu ettik. Ama yanılmışız. Bizim almadığımız bu bayilikten sadece bir kaç yıl sonra bir marka damacana su BANAZ’da satılmaya başladı. Şimdilerde sanırım sayılı ev kalmıştır bu sulardan almayan. Hani diyorlar ya nereden nereye.. Ben zaten köylerdeki bakkallarda poşetli tavuk satılmaya başladığı günleri gördükçe de içime bir karamsarlık çökmüştü.
Ne yapmalıyız. İşte asıl konu bu.. Yediden yetmişe su hepimiz için en önemli ihtiyaç. Atalarımız Orta Asya’dan göçlerinde hep su olan yerleşkelere konaklamışlar, yerleşmişler. Bu kadar önemli bir yaşam kaynağını kararlı tüketmek birinci görevimiz olmalı. Bireyler olarak bu katkıya önce kendi evimizden başlamalıyız. Kullandığımız su miktarını her ay azaltmalıyız. Muslukları boşa akıtmamak için gayret göstermeliyiz. Iskartaya çıkan suyu biriktirip tuvaletlere ya da çiçeklerimize kullanmak için uygun sistemler kurmalıyız.
Tarla ve bahçelerde suyumuzu olumlu yönde kullanmalıyız. Çalıştığım bir köyde her bahçenin bir köşesinde 3-5 metrekarelik havuzlar görmüştüm. Bu ne işe yarar dediğimde, "kışın kar yağdığında bunun içine kar doldurup üzerini kapatıyoruz yaz gelince bu karlar yavaş yavaş eriyor ve bizler de bahçeleri suluyoruz. Ne kadar güzel ve akılcı bir çalışma. Bazı köylerde AVGAN denilen ya da SARNIÇ ismi verilen yapılar gördüm. Buralara öyle güzel bir şekil verilmiş ki kışın yağan yağmur suları burada birikiyor, yazın sıcak günlerinde gerek içme ve gerekse sulamada kullanılıyor. Ne kadar akılcı. Sanırım şimdilerde ne ben ne de sizler bunlara şahit olamıyorsunuz. Keşke süregelseydi.
Geçmişte bize atfen “bu su böyle akar ya, siz de buna böyle bakar ya" derlerdi. Ama artık aklımız başımıza geçte olsa gelmeye başladı. Neredeyse her köyümüze bir GÖLET yaparak bu akan suları biriktirme yolunu seçtik. Neredeyse her akan suyumuz bir BARAJ yapma yolunu seçtik. Şimdilerde aklımı en çok kurcalayan da, deniz suyunu içme ya da sulama suyuna çevirebilmek. Teknik olarak mümkün olduğunu biliyorum. Ama maliyet olarak ne getirir ne götürür bilemem. Üç tarafımız denizlerle çevrili olması hesabıyla bundan mutlaka yararlanmalıyız. Bu öneriler daha da çoğaltılabilir, akıl akıldan üstündür derler sizlerden de bu konuda harika fikirler çıkabilir, uygulanabilir.
Doğrusunu söylemek gerekirse bu cennet ülkemizin her karesi akarsularla dolu ve biz de bunlardan en iyi şekilde yararlanma yolunu seçmeliyiz.. Bizim pek fazla petrolümüz yok ama çok şükür şakır şakır akan akarsularımız var. Onları en iyi şekilde değerlendirmek de bize düşüyor. Asıl bize düşen var olan bu sularımız daha iktisatlı daha ekonomik ve daha akılcı olmamız. 
Çaya indim çay susuz, mahmur gözler uykusuz demek yerine, su akar güldür güldür diyerek sonlandıralım. Suyumuz bol olsun...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.