Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

EYLÜL

Ve mevsim sonbahara döndü. Bu mevsimin ilk ayı olan EYLÜL’deyiz. Bu ay bir çok olayın başlangıcı ve de kışa hazırlık dönemi. Biz, öğrencilerimize mevsimlerin değişimini anlatırken ve de mevsim şeridimizde gösterir-ken yaprakların döküldüğü sembolize edilirdi. Dökülen her yaprak ömrümüzden bir günün eksildiğine işaretti. Daha da önemlisi artık uzun yaz tatili bitmiş, okulların açılma günleri yaklaşmıştı. Ve bir çok şaire ilham vermiştir EYLÜL ayı. “Dalından kopan yaprakların   Sararan yanlarına yazdım adını   Sahte bir gülüşten ibarettin   Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu”. C. Süreyya dan bir alıntı EYLÜL’dü şiirinden. Okullar açılacak demiştim. Yıllar yılı öğrencilik ve öğretmenlik yaptım. Eğitimin içinden bir an olsun ayrılmadım. Ama gördüğüm gerçek her zaman aynı. Her yıl değişen müfredatlar, eğitimin değişmeyen kaderi. Yıllar yılı milli eğitim hükümet politikalarıyla bir yerlere getirilmek istenmiş. Ancak her defasında yaşanan aksilikler bu güzide kurumu “MİLLİ” hale getirememiştir. Eğitimim ne kadar hayati önem taşıdığı bazıları tara-fından tam anlamıyla kavranamamıştır. Bakın bu gün bile yaşanan ekonomik sıkıntılar boyumuzu aşarken yine eğitimden fedakarlık yapılmış ve bütçesin-den 2 milyarlık bir kısıntıya gidilmiştir. Kaldı ki tasarruf yapılması gereken daha nice kurum ve kuruluşların varlığından haberimiz olmasına rağmen. Okullar açılacak. Ama yine sancılı. Başta LGS’de yaşanan olumsuzluklar, yıl ortasında kaldırılan TEOK’tan sonra yerine akıllı uslu bir çözüm getirilememişken. Ardından yapılan sınavlar sonrası yerleştirmelerde de sıkıntı yaşanmaya devam etmektedir. Binlerce öğrenci açıkta kalmıştır. Ve ne gariptir ki yerleştirmeler için tam 5 kez TERCİH imkanı tanınarak güya yaşanan olumsuzlukları yok etmeyi amaçlamaktadırlar. Oysa defalarca tercihte bulunmakta olan çocukların yaşadığı psikolojik çöküşü ve sendromu da hesaba katmaları gerekir. Konuyla ilgili danıştığımız milli eğitim yetkilileri “vallahi bizde bilmiyoruz” diyerek işin içinden sıyrılmaktadırlar. Tek teselli ise sayın milli eğitim bakanından gelmiş “herkes istediği yere yerleştirilecek!” bekleyip göreceğiz.. Tabi burada yaşanan olumsuzlukların başında insanları imam hatiplere yönlendirmekmiş. O nedenle bu kadar fazla seçme hakkı tanınmaktaymış. İnsanlar bıktırılıp “bari imam hatipe yazılalım” desinler diyeceklermiş, gibi akıl almaz söylentilerde ortalıkta dolaşmaktadır. Eğitim önemli ciddi bir konudur. Rastgele girilen ya da istenmeden girilen okullardan başarılı bir şekilde çıkamazsınız. Çocuğumuzu aklının yattığı, beyninin kabul ettiği okullarda eğitim yapmasına imkan tanımak önemlidir. Okullar açılıyor. Sancının daha önemli bir kısmı da ATANAMAYAN öğretmenlerdir. Ya da okullardaki öğretmen açıklarıdır. Hiçbir kurumda bu kadar uzun aralı tatil yoktur. Haziran 15'te kapanan okullar Eylül 15'te açılır. Yani 3 ay gibi uzun bir boşluk olmasına rağmen ne öğrenciler okullara zamanında yerleştirilir ne de öğretmenler okullara zamanında atanır. Bunu yıllar yılı yaşamış bir mensubu olarak hayretle ve garabetle karşılamaktayım. Neredeyse geçmişte bir bakanın “şu okullar olmasa ben ne güzel idare ederim” dediğine dönmekte işler. Bu yıl yine eğitim öğretime sancısız başlamak nasip olmayacak. Bir hayli öğretmen atama bekliyor. Sancının bir başka yüzü de okullardaki inşaatlar. Dedim ya koskoca yaz tatili başımıza göçmüş gibi hala daha harıl harıl, okullarda inşaat çalışmaları, tadilatlar yenilemeler süregelmektedir. Neden bu işler zamanında yapılamaz inanın bir türlü kavrayamadım. Akıllı olduklarına yürekten inandığımız bu güzel insanlar niye bunları düşünüp-taşınıp planlamalarını ona göre yapmazlar. Olası değil.. İnanamıyorum. Bu işin en güzel çözüm yolu tarafsız ve sadece eğitimcilerden oluşan bir ŞURA düzenlemek ve ve aylarca sürecek çalışmalar sonunda kalıcı bir SİSTEM yaratıp uygulamaya, münavebeli olarak sunmaktır. Sonrasında hangi bakan gelirse gelsin, kılına dokunamayacak bu sistemi kalıcı kılmaktır. Ve bu ülkeye öğretmen yetiştirecek yeni ÖĞRETMEN OKULU’nu hayata geçirmektir. Bu gün öğretmenlik formasyonuna sahip olmadan bu mesleği icra eden binlerce kişi vardır. Bunlar bilgili olsalar bile bilgilerini öğrencilere aktaracak gerekli formasyona sahip olmadıklarından istenen başarıya ulaşamamaktadırlar. Hal böyle olunca da yaşadığımız sıkıntılar süre gelmektedir. İnsan üzülüyor. Her şeyi olan bu ülkede niçin zorluklar çekiyoruz. Ni-çin sık sık gelen ekonomik sıkıntılar çekiyoruz. Oysa eğitim dört dörtlük olsa birçok hata yapılmayacak ve işler yoluna girecektir. Eğitime ve insana yapılan yatırım asla zarara uğramaz. Ettiğin kadar sana karşılık verir. Bu dönem görev yapan Sayın Milli Eğitim Bakanı’nı bu konuda duyarlı buluyorum. Bir eğitimci olarak özellikle rica ediyorum. Hadi gelin eğitimimizi baştan dizayn edelim ve müfredatlarımızı da çağdaş eğitim ilkelerine uyacak düzeye getirelim. Belki çokça eleştirilirsiniz. Ama umuyorum bunun meyveleri alındıkça sizde bir H.Ali YÜCEL gibi anıtlaşırsız. EYLÜL, bakın bana neler düşündürdü. Evet eylül sadece aşk şiirlerine ilham veren bir ay değil dertlerimizin depreştiği, eğitimimizin dert olmaktan çıkarıldığı bir ay olmalıdır. Dökülen yaprakları yeniden yerine yapıştırmaya değil o yaprakları yeniden oluşturacak ağaçları çoğaltma ayı olmalıdır. Hoş geldin EYLÜL. Ülkeme ve eğitimimize güzellikler yaşat...
Ekleme Tarihi: 04 Eylül 2018 - Salı

EYLÜL

Ve mevsim sonbahara döndü. Bu mevsimin ilk ayı olan EYLÜL’deyiz. Bu ay bir çok olayın başlangıcı ve de kışa hazırlık dönemi. Biz, öğrencilerimize mevsimlerin değişimini anlatırken ve de mevsim şeridimizde gösterir-ken yaprakların döküldüğü sembolize edilirdi. Dökülen her yaprak ömrümüzden bir günün eksildiğine işaretti. Daha da önemlisi artık uzun yaz tatili bitmiş, okulların açılma günleri yaklaşmıştı. Ve bir çok şaire ilham vermiştir EYLÜL ayı.
“Dalından kopan yaprakların
  Sararan yanlarına yazdım adını
  Sahte bir gülüşten ibarettin
  Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu”.
C. Süreyya dan bir alıntı EYLÜL’dü şiirinden. Okullar açılacak demiştim. Yıllar yılı öğrencilik ve öğretmenlik yaptım. Eğitimin içinden bir an olsun ayrılmadım. Ama gördüğüm gerçek her zaman aynı. Her yıl değişen müfredatlar, eğitimin değişmeyen kaderi. Yıllar yılı milli eğitim hükümet politikalarıyla bir yerlere getirilmek istenmiş.
Ancak her defasında yaşanan aksilikler bu güzide kurumu “MİLLİ” hale getirememiştir. Eğitimim ne kadar hayati önem taşıdığı bazıları tara-fından tam anlamıyla kavranamamıştır. Bakın bu gün bile yaşanan ekonomik sıkıntılar boyumuzu aşarken yine eğitimden fedakarlık yapılmış ve bütçesin-den 2 milyarlık bir kısıntıya gidilmiştir. Kaldı ki tasarruf yapılması gereken daha nice kurum ve kuruluşların varlığından haberimiz olmasına rağmen.
Okullar açılacak. Ama yine sancılı. Başta LGS’de yaşanan olumsuzluklar, yıl ortasında kaldırılan TEOK’tan sonra yerine akıllı uslu bir çözüm getirilememişken. Ardından yapılan sınavlar sonrası yerleştirmelerde de sıkıntı yaşanmaya devam etmektedir. Binlerce öğrenci açıkta kalmıştır. Ve ne gariptir ki yerleştirmeler için tam 5 kez TERCİH imkanı tanınarak güya yaşanan olumsuzlukları yok etmeyi amaçlamaktadırlar. Oysa defalarca tercihte bulunmakta olan çocukların yaşadığı psikolojik çöküşü ve sendromu da hesaba katmaları gerekir. Konuyla ilgili danıştığımız milli eğitim yetkilileri “vallahi bizde bilmiyoruz” diyerek işin içinden sıyrılmaktadırlar. Tek teselli ise sayın milli eğitim bakanından gelmiş “herkes istediği yere yerleştirilecek!” bekleyip göreceğiz..
Tabi burada yaşanan olumsuzlukların başında insanları imam hatiplere yönlendirmekmiş. O nedenle bu kadar fazla seçme hakkı tanınmaktaymış. İnsanlar bıktırılıp “bari imam hatipe yazılalım” desinler diyeceklermiş, gibi akıl almaz söylentilerde ortalıkta dolaşmaktadır. Eğitim önemli ciddi bir konudur. Rastgele girilen ya da istenmeden girilen okullardan başarılı bir şekilde çıkamazsınız. Çocuğumuzu aklının yattığı, beyninin kabul ettiği okullarda eğitim yapmasına imkan tanımak önemlidir.
Okullar açılıyor. Sancının daha önemli bir kısmı da ATANAMAYAN öğretmenlerdir. Ya da okullardaki öğretmen açıklarıdır. Hiçbir kurumda bu kadar uzun aralı tatil yoktur. Haziran 15'te kapanan okullar Eylül 15'te açılır. Yani 3 ay gibi uzun bir boşluk olmasına rağmen ne öğrenciler okullara zamanında yerleştirilir ne de öğretmenler okullara zamanında atanır. Bunu yıllar yılı yaşamış bir mensubu olarak hayretle ve garabetle karşılamaktayım. Neredeyse geçmişte bir bakanın “şu okullar olmasa ben ne güzel idare ederim” dediğine dönmekte işler.
Bu yıl yine eğitim öğretime sancısız başlamak nasip olmayacak. Bir hayli öğretmen atama bekliyor.
Sancının bir başka yüzü de okullardaki inşaatlar. Dedim ya koskoca yaz tatili başımıza göçmüş gibi hala daha harıl harıl, okullarda inşaat çalışmaları, tadilatlar yenilemeler süregelmektedir. Neden bu işler zamanında yapılamaz inanın bir türlü kavrayamadım. Akıllı olduklarına yürekten inandığımız bu güzel insanlar niye bunları düşünüp-taşınıp planlamalarını ona göre yapmazlar. Olası değil.. İnanamıyorum.
Bu işin en güzel çözüm yolu tarafsız ve sadece eğitimcilerden oluşan bir ŞURA düzenlemek ve ve aylarca sürecek çalışmalar sonunda kalıcı bir SİSTEM yaratıp uygulamaya, münavebeli olarak sunmaktır. Sonrasında hangi bakan gelirse gelsin, kılına dokunamayacak bu sistemi kalıcı kılmaktır. Ve bu ülkeye öğretmen yetiştirecek yeni ÖĞRETMEN OKULU’nu hayata geçirmektir.
Bu gün öğretmenlik formasyonuna sahip olmadan bu mesleği icra eden binlerce kişi vardır. Bunlar bilgili olsalar bile bilgilerini öğrencilere aktaracak gerekli formasyona sahip olmadıklarından istenen başarıya ulaşamamaktadırlar. Hal böyle olunca da yaşadığımız sıkıntılar süre gelmektedir.
İnsan üzülüyor. Her şeyi olan bu ülkede niçin zorluklar çekiyoruz. Ni-çin sık sık gelen ekonomik sıkıntılar çekiyoruz. Oysa eğitim dört dörtlük olsa birçok hata yapılmayacak ve işler yoluna girecektir. Eğitime ve insana yapılan yatırım asla zarara uğramaz. Ettiğin kadar sana karşılık verir.
Bu dönem görev yapan Sayın Milli Eğitim Bakanı’nı bu konuda duyarlı buluyorum. Bir eğitimci olarak özellikle rica ediyorum. Hadi gelin eğitimimizi baştan dizayn edelim ve müfredatlarımızı da çağdaş eğitim ilkelerine uyacak düzeye getirelim. Belki çokça eleştirilirsiniz. Ama umuyorum bunun meyveleri alındıkça sizde bir H.Ali YÜCEL gibi anıtlaşırsız.
EYLÜL, bakın bana neler düşündürdü. Evet eylül sadece aşk şiirlerine ilham veren bir ay değil dertlerimizin depreştiği, eğitimimizin dert olmaktan çıkarıldığı bir ay olmalıdır. Dökülen yaprakları yeniden yerine yapıştırmaya değil o yaprakları yeniden oluşturacak ağaçları çoğaltma ayı olmalıdır. Hoş geldin EYLÜL. Ülkeme ve eğitimimize güzellikler yaşat...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.