Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

GEÇMİŞİ YENİDEN YAŞAMAK

Bu hafta Gökçeada ATATÜRK İlk Öğretmen Okulundan mezun olduğumuz sınıf arkadaşlarımla buluştum. Hafta sonu DİKİLİ’de gerçekleştirdiğimiz bu güzel buluşmada hepimiz 46 yıl öncesine gittik. 40 kişilik sınıfımızdan yarısı katılmıştı buluşmaya. Öyle güzel anıları paylaştık, öyle güzel anlar yaşadık ki inanın yeniden öğrenci olmuş gibi gözlerimiz parladı, hatıralarımız canlandı. Adeta beyinleri tazeledik. Öpüştük, koklaştık. Ve çok güzel duygularla vedalaştık. Biz İMROZ’a 1967 yılında ayak bastık. Ve bizler için 2017, 50 yıl olacak. Şartlarımız uygun olursa 50 ci yılda farklı bir organizasyona adım atacağız. Evet bu yıl 49 yıllık anıları İzmir DİKİLİ’de canlandırdık. Bazı arkadaşlarımızın kendine özgü mazeretleriyle katılamadığı bu tarihi anlara katılımcılar ile imza attık. En önemlisi ise başlangıçta oluşan ve yapılmaması konusu gündeme geldiğinde çoğunluğun ISRARLA yapılmak istenmesi gurubun ne kadar birbirine bağlı olduğunun işaretiydi. Ve geldik DİKİLİ’ye. Bu yıl ilk kez katılan iki arkadaşımız vardı. Meraklı gözlerle kim olduğu çıkarılmaya çalışılıyordu, biri fiziğinden, öteki sesinden sinyaller verdi.. Aaaaa… ooooo.. vay be, inanmadım. Çok değişmişsin, vallahi yolda görsem tanıyamazdım dediler.. Ama öylesine sımsıcak sarıldılar ki bir birlerine inanamazsınız. Takvimleri Kasım 1967'ye geri aldık. Anıları yeniden canlandırdık. Yaşananları en ince ayrıntılarıyla anlattık birbirimize. Hepsi ayrı ayrı güzel, hepsi ayrı ayrı bir lezzeti. Kitap aralarından çıkan OT parçalarından tutun da tahtaya parmakla yazılan PROTESTO yazılarının sonuçları ve de merak edilenler anlatıldı. Kimi arkadaşımız o anları aynı heyecanla yaşarken kimileri de, anımsayamamanın acısını çekti. Uzun uzun geriye bakanlar oldu. “Ne güzel günlerdi, yeniden aynı anları yaşamak ve yeniden o okulda okumak isterdik hep birlikte” dediler. En kayda değer konular yine eğitim üzerine oldu. Her ne kadar başka mesleklere dönüşmüşlerimiz olsa da hepimiz için en değerli meslek ÖĞRETMENLİĞİMİZ dediler ağız birliği ile. Bir kitap aslında çok şeyi anımsatıyor. Çok şeyi en kısa anlatıyordu. Okulumuzun son sınıfını okurken düzenlenen bir futbol turnuvasında 6/A sınıfı olarak şampiyon olmuştuk. Yapılan törende sınıfımıza bir kitap hediye edilmişti. 11 sporcu yedeklerimiz onun almak üzere törendeydik. Ve bize ŞAMPİYONLUK kupası olarak KİTAP verilmişti. Önce yüzümüz buruşsa da sonra sınıf kitaplığımızda yer alan bu şahane eserle gurur duymuştuk. Yıl sonu yaklaşırken de kitabı okulda bırakmak istemedik. Ne yapalım diye bir hayli düşündük ve kura ile takım arkadaşlarımızdan birine kitabı verdik. O kitabı kime verdiğimiz bu toplantıda akıllara geldi ve arkadaşımız kitabı getirmişti. En ön sayfada, kendi el yazımla yazdığım yazıyı görünce duygularım hit oldu. Ve diğer arkadaşlarımın sözleri, imzaları. Burada dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Ama işte o yılların özeti buydu. Futbolda şampiyon olan takıma KİTAP hediye ediliyordu. Üstelik 11 sporcuya bir kitap. O kitapta saklanmıştı 46 yıl geçmesine rağmen.. En çok dikkat çeken konu okulumuzun seçkin bir öğretmen kadrosu ve seçkin öğrenci gurubuna sahip olmasıydı. Okula girdiğimiz ilk yılda 13 bin öğrenci sınava girmiş ve bunlardan 680'i ikinciye çağrılmış ve bizler de bunlar arasından 200'ümüz İMROZ Öğretmen okuluna dahil olmuşuz. Şimdiye bakarak sayıları az görmeyin. Ve sonraki yıllarda adamızın adı ve hem de okulumuzun unvanı değişti. GÖKÇEADA ATATÜRK ÖĞRETMEN OKULU olduk.. Her zaman aramızda olan bir öğretmenimiz bu konuyu şöyle özetledi. “Tayinim Gökçeada öğretmen okuluna çıkmıştı. Çanakkale’ye geldim, GÖKÇEADA’ya nasıl giderim diye sordum. Kimse bilmiyordu. Birden şevkim kırıldı. Coğrafya öğretmeniydim ve bizim iki adamızın olduğunu su gibi biliyordum. Adının değiştiğini oradakilerle birlikte öğrendim, on altı yıl geçivermişti o ada da” diye anlattı bizlere. Bu buluşmamızda yine anılar eğitim üzerine oldu. Gerçekten aldığımız kaliteli eğitim sayesinde bizler ülkemizin bir çok yerinde mesleklerimizi yaşadık, yaşattık. Şu an çalışanlarımız dahi var. Hayıflanıyorlar 65 yaş nedeniyle ayrılması gerekenler. Ama aynı duygularla görev bilincindeler. Zaman yetmedi. İki gün olarak planladığımız bu toplantıda Bergama ve Ayvalık ilçelerini de gelmişken görelim dedik. Ben de BERGAMA’yı ilk kez gördüm. Kaleye çıkanlar için o taşlar arasında yine en dikkat çekici ANTİK TİYATRO idi. Bilmem kaç yüz yıl önce o insanlar her nasılsa TİYATRO izleme şansına sahip olmuşlar. Şimdi nüfusu 100 binleri aşan yerleşim yerlerimizde bırakın tiyatroyu sinema salonu bile yok. İmrendim o insanlara. Ne güzel. Bu arada bir zerre de eleştiri yapalım. Bu tarihi yerlere giriş ücreti de bir hayli pahalı. Saatlerce yol kat edip oraya ulaştığınızda zaten kısıtlı olan nefesinizi bir de fiyatlar kesiyor. 40 TL. bize sorarsanız gerçekten pahalı. Bir de çoluk çocuk iseniz cebiniz bir tuhaf oluyor. Özelleştirilmiş olan bu sektörün yeniden gözden geçirilmesinde yarar var sanırım. Sonuç olarak bizler gerek derneğimiz ya da gerekse özel çalışmalarımız sonucunda ADALILAR olarak buluşmalarımızı sürdüreceğiz. Başkaları da yapıyor olsa da en lezzetlisi bizimkidir. ADALI olmak bir ayrıcalıktır. 1968'de yanan bu ateş asla sönmeyecek...
Ekleme Tarihi: 19 Ekim 2016 - Çarşamba

GEÇMİŞİ YENİDEN YAŞAMAK

Bu hafta Gökçeada ATATÜRK İlk Öğretmen Okulundan mezun olduğumuz sınıf arkadaşlarımla buluştum. Hafta sonu DİKİLİ’de gerçekleştirdiğimiz bu güzel buluşmada hepimiz 46 yıl öncesine gittik. 40 kişilik sınıfımızdan yarısı katılmıştı buluşmaya. Öyle güzel anıları paylaştık, öyle güzel anlar yaşadık ki inanın yeniden öğrenci olmuş gibi gözlerimiz parladı, hatıralarımız canlandı. Adeta beyinleri tazeledik. Öpüştük, koklaştık. Ve çok güzel duygularla vedalaştık.
Biz İMROZ’a 1967 yılında ayak bastık. Ve bizler için 2017, 50 yıl olacak. Şartlarımız uygun olursa 50 ci yılda farklı bir organizasyona adım atacağız. Evet bu yıl 49 yıllık anıları İzmir DİKİLİ’de canlandırdık. Bazı arkadaşlarımızın kendine özgü mazeretleriyle katılamadığı bu tarihi anlara katılımcılar ile imza attık. En önemlisi ise başlangıçta oluşan ve yapılmaması konusu gündeme geldiğinde çoğunluğun ISRARLA yapılmak istenmesi gurubun ne kadar birbirine bağlı olduğunun işaretiydi.
Ve geldik DİKİLİ’ye. Bu yıl ilk kez katılan iki arkadaşımız vardı.

Meraklı gözlerle kim olduğu çıkarılmaya çalışılıyordu, biri fiziğinden, öteki sesinden sinyaller verdi.. Aaaaa… ooooo.. vay be, inanmadım. Çok değişmişsin, vallahi yolda görsem tanıyamazdım dediler.. Ama öylesine sımsıcak sarıldılar ki bir birlerine inanamazsınız.
Takvimleri Kasım 1967'ye geri aldık. Anıları yeniden canlandırdık. Yaşananları en ince ayrıntılarıyla anlattık birbirimize. Hepsi ayrı ayrı güzel, hepsi ayrı ayrı bir lezzeti. Kitap aralarından çıkan OT parçalarından tutun da tahtaya parmakla yazılan PROTESTO yazılarının sonuçları ve de merak edilenler anlatıldı. Kimi arkadaşımız o anları aynı heyecanla yaşarken kimileri de, anımsayamamanın acısını çekti. Uzun uzun geriye bakanlar oldu. “Ne güzel günlerdi, yeniden aynı anları yaşamak ve yeniden o okulda okumak isterdik hep birlikte” dediler.
En kayda değer konular yine eğitim üzerine oldu. Her ne kadar başka mesleklere dönüşmüşlerimiz olsa da hepimiz için en değerli meslek ÖĞRETMENLİĞİMİZ dediler ağız birliği ile. Bir kitap aslında çok şeyi anımsatıyor. Çok şeyi en kısa anlatıyordu.
Okulumuzun son sınıfını okurken düzenlenen bir futbol turnuvasında 6/A sınıfı olarak şampiyon olmuştuk. Yapılan törende sınıfımıza bir kitap hediye edilmişti. 11 sporcu yedeklerimiz onun almak üzere törendeydik. Ve bize ŞAMPİYONLUK kupası olarak KİTAP verilmişti. Önce yüzümüz buruşsa da sonra sınıf kitaplığımızda yer alan bu şahane eserle gurur duymuştuk. Yıl sonu yaklaşırken de kitabı okulda bırakmak istemedik. Ne yapalım diye bir hayli düşündük ve kura ile takım arkadaşlarımızdan birine kitabı verdik. O kitabı kime verdiğimiz bu toplantıda akıllara geldi ve arkadaşımız kitabı getirmişti. En ön sayfada, kendi el yazımla yazdığım yazıyı görünce duygularım hit oldu. Ve diğer arkadaşlarımın sözleri, imzaları. Burada dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Ama işte o yılların özeti buydu. Futbolda şampiyon olan takıma KİTAP hediye ediliyordu. Üstelik 11 sporcuya bir kitap. O kitapta saklanmıştı 46 yıl geçmesine rağmen..
En çok dikkat çeken konu okulumuzun seçkin bir öğretmen kadrosu ve seçkin öğrenci gurubuna sahip olmasıydı. Okula girdiğimiz ilk yılda 13 bin öğrenci sınava girmiş ve bunlardan 680'i ikinciye çağrılmış ve bizler de bunlar arasından 200'ümüz İMROZ Öğretmen okuluna dahil olmuşuz. Şimdiye bakarak sayıları az görmeyin. Ve sonraki yıllarda adamızın adı ve hem de okulumuzun unvanı değişti. GÖKÇEADA ATATÜRK ÖĞRETMEN OKULU olduk..
Her zaman aramızda olan bir öğretmenimiz bu konuyu şöyle özetledi. “Tayinim Gökçeada öğretmen okuluna çıkmıştı. Çanakkale’ye geldim, GÖKÇEADA’ya nasıl giderim diye sordum. Kimse bilmiyordu. Birden şevkim kırıldı. Coğrafya öğretmeniydim ve bizim iki adamızın olduğunu su gibi biliyordum. Adının değiştiğini oradakilerle birlikte öğrendim, on altı yıl geçivermişti o ada da” diye anlattı bizlere.
Bu buluşmamızda yine anılar eğitim üzerine oldu. Gerçekten aldığımız kaliteli eğitim sayesinde bizler ülkemizin bir çok yerinde mesleklerimizi yaşadık, yaşattık. Şu an çalışanlarımız dahi var. Hayıflanıyorlar 65 yaş nedeniyle ayrılması gerekenler. Ama aynı duygularla görev bilincindeler.
Zaman yetmedi. İki gün olarak planladığımız bu toplantıda Bergama ve Ayvalık ilçelerini de gelmişken görelim dedik. Ben de BERGAMA’yı ilk kez gördüm. Kaleye çıkanlar için o taşlar arasında yine en dikkat çekici ANTİK TİYATRO idi. Bilmem kaç yüz yıl önce o insanlar her nasılsa TİYATRO izleme şansına sahip olmuşlar. Şimdi nüfusu 100 binleri aşan yerleşim yerlerimizde bırakın tiyatroyu sinema salonu bile yok. İmrendim o insanlara. Ne güzel. Bu arada bir zerre de eleştiri yapalım. Bu tarihi yerlere giriş ücreti de bir hayli pahalı. Saatlerce yol kat edip oraya ulaştığınızda zaten kısıtlı olan nefesinizi bir de fiyatlar kesiyor. 40 TL. bize sorarsanız gerçekten pahalı. Bir de çoluk çocuk iseniz cebiniz bir tuhaf oluyor. Özelleştirilmiş olan bu sektörün yeniden gözden geçirilmesinde yarar var sanırım.
Sonuç olarak bizler gerek derneğimiz ya da gerekse özel çalışmalarımız sonucunda ADALILAR olarak buluşmalarımızı sürdüreceğiz. Başkaları da yapıyor olsa da en lezzetlisi bizimkidir. ADALI olmak bir ayrıcalıktır. 1968'de yanan bu ateş asla sönmeyecek...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.