Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KAYIPLAR-KAZANÇLAR

Geçen yıl mart ayı ortalarında başlayan sancımız, yasaklamalar, kısıtlamalar bu yıl 1 Temmuz itibarı ile sonlandırılıyor. Geriye dönüp bakınca çok şeyler kaybettiğimizi söyleyebiliriz. Ama yaşam mücadelesi adına da kazançlarımızın olduğu da vardır. Öncelikle bir çok tanıdığımızı bu dönemde ne yazık ki yitirdik. Vadeli mi vadesiz mi bilemeyiz ama yapılan hatalar tedbirsiz davranışlar gerekli önlemleri alamayışlar bu kayıpların olmasına sebep oldu. İşin doğrusu tam manasıyla bu illetten kurtulmadık ama yaşanılan olumsuzluklardan bunaldık be artık yeter deyip normal hayata dönmeyi amaçladık. 1 Temmuz bizim doğum tarihimiz olsun. Hayata ilk adımları attığımız güzel bir başlangıç olsun. Kayıpların kazançların şöyle bir muhasebesini yapıp gelecek günlerimize ışık olsun. Eskiden avukatlar uzun süren davalar sonucunda müvekkillerine “davayı kaybettik amma temyiz hakkı kazandık” diyerek umutlarını tazelerlermiş. Bizler de bir çok insanımızı kaybettik amma yaşam hakkı kazandık diyebiliriz. Anlaşılıyor ki hayat mücadeleler süreci, öyle kolay kolay gelip geçivermiyor. Bizim yaşam dönemimize rastlayan ve tüm dünyayı saran bu yüzyılın acımasız salgını acı tecrübeler yaşattı hepimize. İlk başta MASKE; yaşam tarzımız oldu. Salgın öncesi maske takan birini gördüğümüzde içimizden geçenleri bir düşünün bakalım. O kişinin hangi hastalıklar nedeniyle taktığını mütalaa ederek içimizden neler geçirirdik. Ama şimdi maske takmayanlar için içimizdeki duygular daha başka. Dikkat ettiniz mi bilemiyorum ama benim dikkatimi çeken bir şey daha var ki. Birbuçuk yıldır GRİP olan kişiye pek rastlamadım. Sanırım maske takmamız grip için de hatırı sayılır bir önlem. Her ne kadar maske takmaya kolay alışamadıysak, taktığımızda kulağımız da yaralar açılmış olsa da, nefes almakta zorlandığımızı ifade etsekte MASKE bizi uçuşan mikroplardan gerçekten korumuş diyebilirim. Bir de kapalı ve toplu yerlerde bulunmamak aslında en anlamlı önlemlerden biriydi. Her ne kadar 65'likler ile genç kuşağa bir nebze haksızlık yapıldı desekte bu önlemlerin alınması daha fazla kayıpların olmamasına neden olmuştur diye düşünüyorum. Kayıplar saymakla bitmeyecek kadar çok. Öncelikle tepeden tırnağa tüm insanlarımızın maddi kayıpları oldu. Devletimiz bunları en aza indirmek için bir takım tedbirler aldı. Bir çoğu yerine ulaşmış olduğu söylense de hiç katkı alamayanların da bulunduğu gerçektir. İlk günlerde MASKE travması yaşanmıştı anımsıyorsanız. Temin ve dağıtımında yaşanan fiyaskolar insanları üzdü. Kapanan işyerleri için gerekli takviyeler yapılamadı. Tam kapanma ya da kısmi kapanma konusunda maddi nedenlerle kısa dönemde olumlu karar verilemedi. İşin doğrusu kimilerimiz bu salgına önem vermedi kimilerimiz de aşırı hassasiyet gösterdi. Biliyoruz ki bu salgın öyle ya da böyle başımıza geldi. İrili ufaklı tüm ülkeleri pençesi altına alarak zorunlu bir yaşam biçimi tasarlamaya yöneltti. Kimi sürü bağışıklığı kazandırmaya çalıştı kimi ilk etapta aşıyı bulmaya yöneldi. Olanlar oldu ve şu an için en önemli korunma sistemi olarak AŞI gündemimizde. Ülkemiz bu konuda geç davrandı ama erken davrananlara nazaran kısa sürede bir hayli çaba göstererek oldukça anlamlı bir yol aldı. Zaten bu aşılama süreci kısa sürede istenilen rakamlara ulaşırsa kayıplarımızın azalacağı muhakkak. Şu günlerde 18 yaşa civarına kadar inen aşılama işlemlerinde sırayı atlamış veya aşı olmayı amaç edinmemiş tüm insanlarımızın bir an önce AŞI olmaları hem kendileri hem de toplumumuz adına önemli bir girişim olduğunun farkına varmalıdırlar. İşyerlerimiz, esnafımız, tüccarımız, işçimiz, emekçimiz baştan sona mağdur oldu. Zorluklar yaşadı. Bunlar asla yadsınamz ve adam sen de deyip geçiverilecek basit işler değil. Ne çare ki başa gelen bu felaketi dayanışma içinde ve her şeye yeniden başlamak olarak değerlendirip kayıp yılları telafi edebilmenin yollarını aramak gerekiyor. Gelip geçti ama deldi de geçti derler ya. O misal bu delikleri kapatmanın yollarını bulmaya yönelmeliyiz. Bakın eğitim de allak bullak oldu. Yok yüz yüze eğitim, yok on-layn eğitim derken bu yıl da sene sonunu getirdik. Bana kalırsa öğrencilerimiz bu işten gerekli eğitimi alamadan, öğretmenlerimizde zevkini çıkarmadan geldik bu günlere. Çevremde soruşturduğum insanların geneli bu eğitimden memnun olamadı. Ne yapalım şartlar böyle gelişti. Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı konuyu en başından ele alıp önümüzdeki yıl planlamasına küçük ilaveler yaparak müfredatı tazelemeli. Mutlak öğrenilmesi gerekenleri bir kez daha gözden geçirip yinelemeli. Geçen yılı yaşanmamış sayıp baştan başa iyi bir öğretim yılı için şimdiden çalışmalar hızlandırılmalı. Okullar yeni dünya düzenine göre 20'lik sınıflara dönüştürülmeli ve yeterli öğretmen temini ile eylül ayında okulların açılış gününe her şey hazır edilmeli. Temmuz-ağustos ayında öğretmenlerin ataması yapılarak öğretmensiz okul-sınıf kalmamalı. Elbette herşey dört dörtlük olmayabilir ama daha az sorunla yeni yıla girilmeli. Kazançlarımızı kayıplarımızı bir daha gözden geçirelim. Yeni döneme daha güçlü girelim. Hayat hep birlikte olunca daha güzel ve yaşamaya değer.
Ekleme Tarihi: 29 Haziran 2021 - Salı

KAYIPLAR-KAZANÇLAR

Geçen yıl mart ayı ortalarında başlayan sancımız, yasaklamalar, kısıtlamalar bu yıl 1 Temmuz itibarı ile sonlandırılıyor. Geriye dönüp bakınca çok şeyler kaybettiğimizi söyleyebiliriz. Ama yaşam mücadelesi adına da kazançlarımızın olduğu da vardır. Öncelikle bir çok tanıdığımızı bu dönemde ne yazık ki yitirdik. Vadeli mi vadesiz mi bilemeyiz ama yapılan hatalar tedbirsiz davranışlar gerekli önlemleri alamayışlar bu kayıpların olmasına sebep oldu. İşin doğrusu tam manasıyla bu illetten kurtulmadık ama yaşanılan olumsuzluklardan bunaldık be artık yeter deyip normal hayata dönmeyi amaçladık.
1 Temmuz bizim doğum tarihimiz olsun. Hayata ilk adımları attığımız güzel bir başlangıç olsun. Kayıpların kazançların şöyle bir muhasebesini yapıp gelecek günlerimize ışık olsun. Eskiden avukatlar uzun süren davalar sonucunda müvekkillerine “davayı kaybettik amma temyiz hakkı kazandık” diyerek umutlarını tazelerlermiş.
Bizler de bir çok insanımızı kaybettik amma yaşam hakkı kazandık diyebiliriz. Anlaşılıyor ki hayat mücadeleler süreci, öyle kolay kolay gelip geçivermiyor. Bizim yaşam dönemimize rastlayan ve tüm dünyayı saran bu yüzyılın acımasız salgını acı tecrübeler yaşattı hepimize. İlk başta MASKE; yaşam tarzımız oldu. Salgın öncesi maske takan birini gördüğümüzde içimizden geçenleri bir düşünün bakalım. O kişinin hangi hastalıklar nedeniyle taktığını mütalaa ederek içimizden neler geçirirdik. Ama şimdi maske takmayanlar için içimizdeki duygular daha başka.
Dikkat ettiniz mi bilemiyorum ama benim dikkatimi çeken bir şey daha var ki. Birbuçuk yıldır GRİP olan kişiye pek rastlamadım. Sanırım maske takmamız grip için de hatırı sayılır bir önlem. Her ne kadar maske takmaya kolay alışamadıysak, taktığımızda kulağımız da yaralar açılmış olsa da, nefes almakta zorlandığımızı ifade etsekte MASKE bizi uçuşan mikroplardan gerçekten korumuş diyebilirim. Bir de kapalı ve toplu yerlerde bulunmamak aslında en anlamlı önlemlerden biriydi. Her ne kadar 65'likler ile genç kuşağa bir nebze haksızlık yapıldı desekte bu önlemlerin alınması daha fazla kayıpların olmamasına neden olmuştur diye düşünüyorum.
Kayıplar saymakla bitmeyecek kadar çok. Öncelikle tepeden tırnağa tüm insanlarımızın maddi kayıpları oldu. Devletimiz bunları en aza indirmek için bir takım tedbirler aldı. Bir çoğu yerine ulaşmış olduğu söylense de hiç katkı alamayanların da bulunduğu gerçektir. İlk günlerde MASKE travması yaşanmıştı anımsıyorsanız. Temin ve dağıtımında yaşanan fiyaskolar insanları üzdü. Kapanan işyerleri için gerekli takviyeler yapılamadı. Tam kapanma ya da kısmi kapanma konusunda maddi nedenlerle kısa dönemde olumlu karar verilemedi. İşin doğrusu kimilerimiz bu salgına önem vermedi kimilerimiz de aşırı hassasiyet gösterdi. Biliyoruz ki bu salgın öyle ya da böyle başımıza geldi. İrili ufaklı tüm ülkeleri pençesi altına alarak zorunlu bir yaşam biçimi tasarlamaya yöneltti. Kimi sürü bağışıklığı kazandırmaya çalıştı kimi ilk etapta aşıyı bulmaya yöneldi. Olanlar oldu ve şu an için en önemli korunma sistemi olarak AŞI gündemimizde.
Ülkemiz bu konuda geç davrandı ama erken davrananlara nazaran kısa sürede bir hayli çaba göstererek oldukça anlamlı bir yol aldı. Zaten bu aşılama süreci kısa sürede istenilen rakamlara ulaşırsa kayıplarımızın azalacağı muhakkak. Şu günlerde 18 yaşa civarına kadar inen aşılama işlemlerinde sırayı atlamış veya aşı olmayı amaç edinmemiş tüm insanlarımızın bir an önce AŞI olmaları hem kendileri hem de toplumumuz adına önemli bir girişim olduğunun farkına varmalıdırlar.
İşyerlerimiz, esnafımız, tüccarımız, işçimiz, emekçimiz baştan sona mağdur oldu. Zorluklar yaşadı. Bunlar asla yadsınamz ve adam sen de deyip geçiverilecek basit işler değil. Ne çare ki başa gelen bu felaketi dayanışma içinde ve her şeye yeniden başlamak olarak değerlendirip kayıp yılları telafi edebilmenin yollarını aramak gerekiyor. Gelip geçti ama deldi de geçti derler ya. O misal bu delikleri kapatmanın yollarını bulmaya yönelmeliyiz.
Bakın eğitim de allak bullak oldu. Yok yüz yüze eğitim, yok on-layn eğitim derken bu yıl da sene sonunu getirdik. Bana kalırsa öğrencilerimiz bu işten gerekli eğitimi alamadan, öğretmenlerimizde zevkini çıkarmadan geldik bu günlere. Çevremde soruşturduğum insanların geneli bu eğitimden memnun olamadı. Ne yapalım şartlar böyle gelişti. Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı konuyu en başından ele alıp önümüzdeki yıl planlamasına küçük ilaveler yaparak müfredatı tazelemeli. Mutlak öğrenilmesi gerekenleri bir kez daha gözden geçirip yinelemeli. Geçen yılı yaşanmamış sayıp baştan başa iyi bir öğretim yılı için şimdiden çalışmalar hızlandırılmalı. Okullar yeni dünya düzenine göre 20'lik sınıflara dönüştürülmeli ve yeterli öğretmen temini ile eylül ayında okulların açılış gününe her şey hazır edilmeli. Temmuz-ağustos ayında öğretmenlerin ataması yapılarak öğretmensiz okul-sınıf kalmamalı.
Elbette herşey dört dörtlük olmayabilir ama daha az sorunla yeni yıla girilmeli.
Kazançlarımızı kayıplarımızı bir daha gözden geçirelim. Yeni döneme daha güçlü girelim. Hayat hep birlikte olunca daha güzel ve yaşamaya değer.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.