Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE

Yaşamımın önemli bir süresini köylerde yaşayarak geçirdim, mesleğim gereği. Ne yalan söyleyeyim gerçekten köyde yaşamak hem kolay hem de zordur. Hele biz gibi maaş alarak köyde kalanlar için bulunmaz nimettir. Ki köylerimiz ne 60'lar ne 70'ler ne de 2000 binlerdir. Şimdi köylerde her şey var. Çalıştığım köylerin birinde elektrik gelince köylüler dağa kaçmışlar. Anlayacağınız şimdi köyde neredeyse şehirde bulunan her şey var. Rahmetle anayım.. DEMİREL “şehirde ne varsa köyde de olacak” demişti ve karikatüristler hemen çizmişler.. Dörtyol kavşağında öküz arabaları ve kavşakta trafik lambaları. Çok gülmüş ve düşünmüştüm o zamanlar. Bu konuya niye geldiğimi anlatayım. Sevgili tarım bakanı “köye dönene 300 koyun vereceğiz” demişti de. Onu şöyle bir irdeleyelim diye başladım bu konuya. Öncesi.. sağolsun devletimiz ve devlet büyüklerimiz sanatkarını, çiftçisini esnafını kalkındırmak için bir takım projeler üretiyor. Aksaklıklar olsa da milletimize sunuyor. Ama atamızın dediği gibi “TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR” bizim insanlarımız bunu kısa sürede dejenerasyona uğratıyor. Örnek mi.. Hatırladığım kadarıyla Halk Bankası ve esnaf odaları birlikteliği ile esnafa kredi verilirdi. Krediyi alan esnaf borcunu öder, düğün eder ya da parayı bir şekilde harcardı. Ödeme zamanı gelince ondan bundan çevresinden tanıdıklarından bu parayı temin eder yatırır birkaç gün sonra yeniden çekerek aldıklarına dağıtırdı. Esnafı kalkındırmak amaçlı bu kredi amacına asla ulaşamazdı. Daha net anımsadığım yıllarda köylümüze ARI kredisi verildi. Bu işle uğraşan uğraşmayan bir hayli, köylümüz bu krediyi aldı. Aldı da.. Bal üretebildiler mi.. Hayır. İlk başlayan 200-300 kovan aldı getirdi köye. İkincisi o arkadaştan 50'sini aldı. Diğeri ona ortak oldu. Bir başkası taşıma sözü aldı derken.. Köyde 8-10 kişi bu krediyi kullandı ama köydeki kovan sayısı 300'de kaldı. Tabi bunların denetimi vardı. İlgililer geldiler köye. Köy odasında başladılar denetime. Onlar odada otururken kovanlar hop oraya, hop buraya taşındı. Denetçiler, bunları güya göremediler ya da fark edemediler. Tamam dediler gittiler. Onlar gerçek olsaydı televizyonlarda sahte bal satanlar olmayacaktı şimdilerde. Bu projede güme gitti. Dahası. Bu kez koyun kredisi verildi.. İlgililer köye geldiler ve bir dizi toplantılar düzenlediler. Kredi kullanmak istemeyenleri ikna ettiler. Çünkü risk vardır ve köylümüz de bu risk nedeniyle korku duyuyordu bir nebze. Derken yine kredi kullandırılması başladı. Yine 300-500 koyun alındı köye. Diğerleri bu sayıdan yararlanarak aldılar kredileri. Köyde 5000 bin koyun olacaktı. Ama bu sayı binlerde kaldı. Gel zaman git zaman denetçiler yine köye geldiler. Bu kez ahırlara gidip koyunların kuşlaklarına işaret koyuyorlardı. Köy odasına girdiklerinde koyunlar hurra bir başka ahıra taşınıyor sonrasında denetçiler gelip kulaklarına işaret vuruyorlardı. Aynı koyunda birkaç işaret olduğunu göremiyorlardı. GÜYA.. Derken koyun işi de amacına ulaşamadan tozlu raflar arasında yerini aldı. Ve geldik bu güne.. Aylardır ET diye çırpınıyor vatandaş. Fiyatlar ateş pahası ve dahası et yok yani hayvan sayımız azaldı.. “Niye” dedik. Bu ülkede bir KURBAN BAYRAMI gerçeği var. Sayısını bilemesekte neredeyse her aile yılda bir kez kurban kesiyor. Ve de çevremizde yaşanan savaşlar nedeniyle yani Irak’ta Suriye’deki yaşananlar, koyunların bu ülkelere götürülmesi nedeniyle hayvan sayımız azalıyor. Üretici çeşitli yollardan hayvanlarını oralarda değerlendiriyor. Hükümetimizde ülkedeki et ihtiyacı için dışarıdan canlı-cansız et getirtmeye çalışıyor. Bu kez gerçek hayvancılıkla uğraşanlar ellerindeki hayvanlarını değerlendiremediklerinden dert yanıyorlar. Bütün bu olumsuzlukları kökten çözmek için tarım bakanımız “köye dönene 300 koyun ve de maaş” dedi.. Herkes bir oh çekti.. Şehirde bunalan köylüler sevindiler.. Anasını satayım burada rahat edemedik, gideyim köyüme mis gibi alayım 300 koyunu, önüme yemyeşil dağlarda ovalarda hayatımım yaşayayım bari dediler. Ama “kazın ayağı öyle değil” dedi FAKIBABA.. “Öyle her isteyene koyun yok.. Bazı şartlarımız var. Bunlar yerine gelirse vereceğiz” dedi. Elbette ki şartlar da herkesin yerine getirebileceği şekilde değil. Köyde bilmem kaç dönüm arazin olacak, ahırların olacak, mera olacak, yaşın kırkı bulmamış olacak.. Zaten bunlar olsaydı benim gariban köylüm şehre gidip yaşamını zehir eder miydi? EEE bu kredi kime.. Varlıklı olana. “Yaşa FAKIBABA YAŞA”. Yani bu iş de başlamadan bitti sanırım. Aslında güzel olan bu proje tam anlamıyla araştırılıp incelenip ortaya konmadığından yine ölü doğdu. Gerçekten bu işi ciddiyetle yapacak olanlara verilse amacına ulaşır ve 5-10 yıl sonra her taraf hayvanla dolar. Rahatlıkla ve ucuza tüketir ve de dışarıya satarak para kazanabilirdik. Ülkemizin bu verimli toprakları tarımın her türlüsüne, hayvancılığın her türlüsüne uygun şartları barındırıyor. Ülkemizi severek bunları değerlendirelim. Adam diksek adam bitecek verimlilikteki topraklarımızı heba etmeyelim. Çiftçiye, üreticiye değer verelim, çareyi dışarıda değil topraklarımızda arayalım.. Yaşamımız daha kolay olur. Güzel ülkemi seviyorum. Ne mutlu ülkesini sevenlere. Ne MUTLU TÜRKÜM DİYENLERE..
Ekleme Tarihi: 15 Şubat 2018 - Perşembe

KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE

Yaşamımın önemli bir süresini köylerde yaşayarak geçirdim, mesleğim gereği. Ne yalan söyleyeyim gerçekten köyde yaşamak hem kolay hem de zordur. Hele biz gibi maaş alarak köyde kalanlar için bulunmaz nimettir. Ki köylerimiz ne 60'lar ne 70'ler ne de 2000 binlerdir. Şimdi köylerde her şey var. Çalıştığım köylerin birinde elektrik gelince köylüler dağa kaçmışlar. Anlayacağınız şimdi köyde neredeyse şehirde bulunan her şey var. Rahmetle anayım.. DEMİREL “şehirde ne varsa köyde de olacak” demişti ve karikatüristler hemen çizmişler.. Dörtyol kavşağında öküz arabaları ve kavşakta trafik lambaları. Çok gülmüş ve düşünmüştüm o zamanlar.
Bu konuya niye geldiğimi anlatayım. Sevgili tarım bakanı “köye dönene 300 koyun vereceğiz” demişti de. Onu şöyle bir irdeleyelim diye başladım bu konuya.

Öncesi.. sağolsun devletimiz ve devlet büyüklerimiz sanatkarını, çiftçisini esnafını kalkındırmak için bir takım projeler üretiyor. Aksaklıklar olsa da milletimize sunuyor. Ama atamızın dediği gibi “TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR” bizim insanlarımız bunu kısa sürede dejenerasyona uğratıyor. Örnek mi.. Hatırladığım kadarıyla Halk Bankası ve esnaf odaları birlikteliği ile esnafa kredi verilirdi. Krediyi alan esnaf borcunu öder, düğün eder ya da parayı bir şekilde harcardı. Ödeme zamanı gelince ondan bundan çevresinden tanıdıklarından bu parayı temin eder yatırır birkaç gün sonra yeniden çekerek aldıklarına dağıtırdı. Esnafı kalkındırmak amaçlı bu kredi amacına asla ulaşamazdı.
Daha net anımsadığım yıllarda köylümüze ARI kredisi verildi. Bu işle uğraşan uğraşmayan bir hayli, köylümüz bu krediyi aldı. Aldı da.. Bal üretebildiler mi.. Hayır. İlk başlayan 200-300 kovan aldı getirdi köye. İkincisi o arkadaştan 50'sini aldı. Diğeri ona ortak oldu. Bir başkası taşıma sözü aldı derken.. Köyde 8-10 kişi bu krediyi kullandı ama köydeki kovan sayısı 300'de kaldı. Tabi bunların denetimi vardı. İlgililer geldiler köye. Köy odasında başladılar denetime. Onlar odada otururken kovanlar hop oraya, hop buraya taşındı. Denetçiler, bunları güya göremediler ya da fark edemediler. Tamam dediler gittiler. Onlar gerçek olsaydı televizyonlarda sahte bal satanlar olmayacaktı şimdilerde. Bu projede güme gitti.
Dahası. Bu kez koyun kredisi verildi.. İlgililer köye geldiler ve bir dizi toplantılar düzenlediler. Kredi kullanmak istemeyenleri ikna ettiler. Çünkü risk vardır ve köylümüz de bu risk nedeniyle korku duyuyordu bir nebze. Derken yine kredi kullandırılması başladı. Yine 300-500 koyun alındı köye. Diğerleri bu sayıdan yararlanarak aldılar kredileri. Köyde 5000 bin koyun olacaktı. Ama bu sayı binlerde kaldı. Gel zaman git zaman denetçiler yine köye geldiler. Bu kez ahırlara gidip koyunların kuşlaklarına işaret koyuyorlardı. Köy odasına girdiklerinde koyunlar hurra bir başka ahıra taşınıyor sonrasında denetçiler gelip kulaklarına işaret vuruyorlardı. Aynı koyunda birkaç işaret olduğunu göremiyorlardı. GÜYA.. Derken koyun işi de amacına ulaşamadan tozlu raflar arasında yerini aldı.
Ve geldik bu güne.. Aylardır ET diye çırpınıyor vatandaş. Fiyatlar ateş pahası ve dahası et yok yani hayvan sayımız azaldı.. “Niye” dedik. Bu ülkede bir KURBAN BAYRAMI gerçeği var. Sayısını bilemesekte neredeyse her aile yılda bir kez kurban kesiyor. Ve de çevremizde yaşanan savaşlar nedeniyle yani Irak’ta Suriye’deki yaşananlar, koyunların bu ülkelere götürülmesi nedeniyle hayvan sayımız azalıyor. Üretici çeşitli yollardan hayvanlarını oralarda değerlendiriyor. Hükümetimizde ülkedeki et ihtiyacı için dışarıdan canlı-cansız et getirtmeye çalışıyor. Bu kez gerçek hayvancılıkla uğraşanlar ellerindeki hayvanlarını değerlendiremediklerinden dert yanıyorlar. Bütün bu olumsuzlukları kökten çözmek için tarım bakanımız “köye dönene 300 koyun ve de maaş” dedi.. Herkes bir oh çekti.. Şehirde bunalan köylüler sevindiler.. Anasını satayım burada rahat edemedik, gideyim köyüme mis gibi alayım 300 koyunu, önüme yemyeşil dağlarda ovalarda hayatımım yaşayayım bari dediler. Ama “kazın ayağı öyle değil” dedi FAKIBABA.. “Öyle her isteyene koyun yok.. Bazı şartlarımız var. Bunlar yerine gelirse vereceğiz” dedi. Elbette ki şartlar da herkesin yerine getirebileceği şekilde değil. Köyde bilmem kaç dönüm arazin olacak, ahırların olacak, mera olacak, yaşın kırkı bulmamış olacak.. Zaten bunlar olsaydı benim gariban köylüm şehre gidip yaşamını zehir eder miydi? EEE bu kredi kime.. Varlıklı olana. “Yaşa FAKIBABA YAŞA”. Yani bu iş de başlamadan bitti sanırım. Aslında güzel olan bu proje tam anlamıyla araştırılıp incelenip ortaya konmadığından yine ölü doğdu. Gerçekten bu işi ciddiyetle yapacak olanlara verilse amacına ulaşır ve 5-10 yıl sonra her taraf hayvanla dolar. Rahatlıkla ve ucuza tüketir ve de dışarıya satarak para kazanabilirdik.
Ülkemizin bu verimli toprakları tarımın her türlüsüne, hayvancılığın her türlüsüne uygun şartları barındırıyor. Ülkemizi severek bunları değerlendirelim. Adam diksek adam bitecek verimlilikteki topraklarımızı heba etmeyelim. Çiftçiye, üreticiye değer verelim, çareyi dışarıda değil topraklarımızda arayalım.. Yaşamımız daha kolay olur. Güzel ülkemi seviyorum. Ne mutlu ülkesini sevenlere. Ne MUTLU TÜRKÜM DİYENLERE..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.