Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

KÜSMEK

Bu hafta aklıma takılan en önemli soru bu oldu; küsmek nedir, neden küsülür? Gönül dostuna mı küser, küslük en fazla üç gün sürer gibi söylemleri kafamda dönüştürüp durdum. Buraya nereden geldin diye soracak olursanız söyleyeyim. Hafta sonu çok sevdiğim iki ailenin düğünlerine katıldım. Orada gördüklerimden, duyduklarımdan öylesine rahatsız oldum ki anlatamam. Düğünlerden zevk alacağımı düşünerek gittiğim belliydi. Ama dönüşte içimde bir karamsarlık, düşüncelerimde fluğ bir hareketsizlik yaşadım. “Olmaz!” dedim. Daha doğrusu olmamalıydı. Hele akrabalar arasındaki bu küslükleri kim ne derse desin kabullenemiyorum. En güzel olgu BARIŞ... Hani şarkıcının biri yaptığı parçada; “KÜSTÜM.. Küstümmm...” Küstüm diyor ya, bence o şarkının aslı KÜSMEM olmalıydı. Ve insanlar ve ülkeler asla birbirine küsmemeli. Konuşmalı, anlaşmalı. Dargınlıkları kısa sürede sonlandırmalı. Barış her zaman her dönem iyidir. Ülkeler bile birbirleriyle küsüyorlar. Aralarındaki diyalogları bitiriyorlar. Sonrasında her iki tarafta bu olumsuzluktan kötü sonuçlara ulaşıyorlar .Bakıyorum da yönetenler küsüyorlar ama halklar asla bu durumu olumlu bulmuyorlar. “Onlar küserse küssün biz dostluğa devam edeceğiz” diyorlar. Bunu Gökçeada’da gördüm. Türklerle Rumların dostluğunu Kıbrıs’ta da var olan aynı şartları gözlerimle gördüm, dostluklara şahit oldum. Ve Diyarbakır’da gördüm. “Yukarıdakiler bizi ilgilendirmiyor, biz dostuz” diyorlar. “Kız aldık, kız verdik” diyorlar. “Yan yana yıllar yılı durduk” diyorlar. Neyi paylaşamıyor diye de sitem ediyorlar. Alevilerle sünnilerin dostluğunu gördüm Çorum’da. Zencilerle beyazların yan yana yıllar yılı yaşadıklarını gördüm. Bu kavga niye. Niye küsüyor insanlar. Belli ki küçük hesapların peşinde olanlar var. Ve özellikle de büyük ailelerde büyükler bu dünyayı terk ettiklerinde geride kalanların miras paylaşımında yaşadıkları adaletsiz durumlar küslüklerin yaşanmasında büyük etki ediyor. Kimi düşündüğü payı alamıyor ya da istediği pay kendine düşmüyor. Ve işte o zaman menfaat ilişkisi nedeniyle küslükler dargınlıklar başlıyor. Aynı akşam gittiğim iki düğünde de benzer konuları duymaktan yorgun düştüm. Tabiyatıyla düğünde düğün sahibin karşılaması insanı gururlandırıyor ama düğün sahibin eş, dost ve akrabalarını da orada görmek istiyor gönül. Etrafa bakınıyorsunuz aradıklarınız gözünüze çarpmıyor. Sorup soruşturuyorsunuz. Şimdi boşver sonra anlatırım diyorlar. Yanlarındaki diğer kişi konuyu hafifcene çıtlatıyor. “Bunlar uzun zamandır küsler”. Ne kadar uzun diyorum, neredeyse on yıllar olmuş. Yani büyüklerin öbür aleme gidişleri sonrası. Öteki düğünde de aynı senaryo karşımız çıkıyor. Geldiğime pişman değilim ama herkesi bir arada göremediğime hayıflanıyorum, üzülüyorum. İlk aklıma gelen o büyük aileleri bir arada tutan o büyük insanlara minnetim, şükranlarım daha da artıyor. “Bravo!” diyorum. O koca çınarlar o koca aileleri ıkınmadan sıkınmadan yıllar yılı bir arada tutma başarısı göstermişler. Umuyorum ve diliyorum ki bu birliktelikler yine eskisi gibi görkemli, eskisi gibi bir arada güle oynaya, koca koca sofralar kurula kurula yeniden hayata geçsin. Büyüklerimiz hep derdi; “küslük üç gün sürer, dördüncü gün olması gereken BARIŞMAKTIR”... Yazımı okuyan bu güzel dostlarımın umarın kısa süre sonra beni arayıp, “hani şöyle şöyle yazmıştın ya, artık biz barıştık. Yine büyük bir aile olma yolunda emin adımlar attık, sen düşünme artık!” demelerini bekliyorum. Olmaz demeyin inanın, inanırsanız mutlaka olur ve sizler de başınızı yastığa koyduğunuzda daha bir huzurla, daha bir sağlıklı yaşam süreceksiniz. Ülkeler de barışmalı. Ve de özellikle komşuluk ilişkileri olanlar mutlaka barışmalı. Küs olmak düşmanca, kinlice yaşamak kimseye huzur vermez, kimseyi rahat yaşatmaz. Ama dostluklar, dostça yaşamalar hem ülkelerin hem de o ülkede yaşayan insanların huzurlu olmasına olanak sağlar. Bizler ömrümüzü barışa hizmet etmeye adadık. Onun için yediden yetmişe en düşmancalardan en dostçalara, renklisinden renksizine din kardeşliğine bağlı olan güzel insanlar olmaya davet ediyorum. Kindar bir nesil olmasın, ayrımcılık olmasın. İnsanız insanca yaşamak, dostça kardeşçe yaşamak herkesin hakkıdır diye düşünmeden edemiyorum. Birlikte yaşamanın ve bazı egoları geri atmanın zamanıdır. Her neyse... bir mazeretiniz var da gelemediyseniz bu sözlerimi dikkate almayın. Ama gerçekten içinizde dargınlık, küskünlük, kırılma, darılma varsa ilk fırsatta söküp atın ve güzellikleri hep birlikte yaşayalım. Şunun şurasında kısa ömrümüzü helak etmeyelim. Neşe ve huzur içinde mutlu bir yaşam için yapabileceklerimizi ertelemeyelim. Giderken hiçbir şey götürmeyeceğimizi de unutmayalım. Barışla kalın, dostlukla yaşayın.
Ekleme Tarihi: 20 Eylül 2022 - Salı

KÜSMEK

Bu hafta aklıma takılan en önemli soru bu oldu; küsmek nedir, neden küsülür? Gönül dostuna mı küser, küslük en fazla üç gün sürer gibi söylemleri kafamda dönüştürüp durdum. Buraya nereden geldin diye soracak olursanız söyleyeyim. Hafta sonu çok sevdiğim iki ailenin düğünlerine katıldım. Orada gördüklerimden, duyduklarımdan öylesine rahatsız oldum ki anlatamam. Düğünlerden zevk alacağımı düşünerek gittiğim belliydi. Ama dönüşte içimde bir karamsarlık, düşüncelerimde fluğ bir hareketsizlik yaşadım. “Olmaz!” dedim. Daha doğrusu olmamalıydı. Hele akrabalar arasındaki bu küslükleri kim ne derse desin kabullenemiyorum. En güzel olgu BARIŞ...
Hani şarkıcının biri yaptığı parçada; “KÜSTÜM.. Küstümmm...” Küstüm diyor ya, bence o şarkının aslı KÜSMEM olmalıydı. Ve insanlar ve ülkeler asla birbirine küsmemeli. Konuşmalı, anlaşmalı. Dargınlıkları kısa sürede sonlandırmalı. Barış her zaman her dönem iyidir.
Ülkeler bile birbirleriyle küsüyorlar. Aralarındaki diyalogları bitiriyorlar. Sonrasında her iki tarafta bu olumsuzluktan kötü sonuçlara ulaşıyorlar .Bakıyorum da yönetenler küsüyorlar ama halklar asla bu durumu olumlu bulmuyorlar. “Onlar küserse küssün biz dostluğa devam edeceğiz” diyorlar. Bunu Gökçeada’da gördüm. Türklerle Rumların dostluğunu Kıbrıs’ta da var olan aynı şartları gözlerimle gördüm, dostluklara şahit oldum. Ve Diyarbakır’da gördüm. “Yukarıdakiler bizi ilgilendirmiyor, biz dostuz” diyorlar. “Kız aldık, kız verdik” diyorlar. “Yan yana yıllar yılı durduk” diyorlar. Neyi paylaşamıyor diye de sitem ediyorlar. Alevilerle sünnilerin dostluğunu gördüm Çorum’da. Zencilerle beyazların yan yana yıllar yılı yaşadıklarını gördüm. Bu kavga niye. Niye küsüyor insanlar.
Belli ki küçük hesapların peşinde olanlar var. Ve özellikle de büyük ailelerde büyükler bu dünyayı terk ettiklerinde geride kalanların miras paylaşımında yaşadıkları adaletsiz durumlar küslüklerin yaşanmasında büyük etki ediyor. Kimi düşündüğü payı alamıyor ya da istediği pay kendine düşmüyor. Ve işte o zaman menfaat ilişkisi nedeniyle küslükler dargınlıklar başlıyor.
Aynı akşam gittiğim iki düğünde de benzer konuları duymaktan yorgun düştüm. Tabiyatıyla düğünde düğün sahibin karşılaması insanı gururlandırıyor ama düğün sahibin eş, dost ve akrabalarını da orada görmek istiyor gönül. Etrafa bakınıyorsunuz aradıklarınız gözünüze çarpmıyor. Sorup soruşturuyorsunuz. Şimdi boşver sonra anlatırım diyorlar. Yanlarındaki diğer kişi konuyu hafifcene çıtlatıyor. “Bunlar uzun zamandır küsler”. Ne kadar uzun diyorum, neredeyse on yıllar olmuş. Yani büyüklerin öbür aleme gidişleri sonrası.
Öteki düğünde de aynı senaryo karşımız çıkıyor. Geldiğime pişman değilim ama herkesi bir arada göremediğime hayıflanıyorum, üzülüyorum. İlk aklıma gelen o büyük aileleri bir arada tutan o büyük insanlara minnetim, şükranlarım daha da artıyor. “Bravo!” diyorum. O koca çınarlar o koca aileleri ıkınmadan sıkınmadan yıllar yılı bir arada tutma başarısı göstermişler.
Umuyorum ve diliyorum ki bu birliktelikler yine eskisi gibi görkemli, eskisi gibi bir arada güle oynaya, koca koca sofralar kurula kurula yeniden hayata geçsin. Büyüklerimiz hep derdi; “küslük üç gün sürer, dördüncü gün olması gereken BARIŞMAKTIR”...
Yazımı okuyan bu güzel dostlarımın umarın kısa süre sonra beni arayıp, “hani şöyle şöyle yazmıştın ya, artık biz barıştık. Yine büyük bir aile olma yolunda emin adımlar attık, sen düşünme artık!” demelerini bekliyorum. Olmaz demeyin inanın, inanırsanız mutlaka olur ve sizler de başınızı yastığa koyduğunuzda daha bir huzurla, daha bir sağlıklı yaşam süreceksiniz.
Ülkeler de barışmalı. Ve de özellikle komşuluk ilişkileri olanlar mutlaka barışmalı. Küs olmak düşmanca, kinlice yaşamak kimseye huzur vermez, kimseyi rahat yaşatmaz. Ama dostluklar, dostça yaşamalar hem ülkelerin hem de o ülkede yaşayan insanların huzurlu olmasına olanak sağlar.
Bizler ömrümüzü barışa hizmet etmeye adadık. Onun için yediden yetmişe en düşmancalardan en dostçalara, renklisinden renksizine din kardeşliğine bağlı olan güzel insanlar olmaya davet ediyorum. Kindar bir nesil olmasın, ayrımcılık olmasın. İnsanız insanca yaşamak, dostça kardeşçe yaşamak herkesin hakkıdır diye düşünmeden edemiyorum. Birlikte yaşamanın ve bazı egoları geri atmanın zamanıdır.
Her neyse... bir mazeretiniz var da gelemediyseniz bu sözlerimi dikkate almayın. Ama gerçekten içinizde dargınlık, küskünlük, kırılma, darılma varsa ilk fırsatta söküp atın ve güzellikleri hep birlikte yaşayalım.
Şunun şurasında kısa ömrümüzü helak etmeyelim. Neşe ve huzur içinde mutlu bir yaşam için yapabileceklerimizi ertelemeyelim. Giderken hiçbir şey götürmeyeceğimizi de unutmayalım. Barışla kalın, dostlukla yaşayın.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.