Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

VE SONRASI

İşte beklenen oldu. Ve seçimler sonlandı. “Ne olacak şimdi” demeye kalmadan ZAM’lar akın akın gelmeye başladı. Elbette olacaklar önceden belliydi. Gaza zam, tuza zam, beze zam. Maaşlara zam derken temmuz kendini gösterdi. Bu arada sıcaklarıyla da bunaltmaya başladı. Tabii en kötüsü de son günlerde yaşanan çocuk kaçırmalar. Dolayısıyla onun toplumdaki reaksiyonları düşündürücüdür. Herkes her ağzını açtığında “İDAM” dan söz ediyor. Hepimiz farkındayız ki ülkemizde ve hatta dünyada ekonomik krizler her an söz konusu olabilir. Geçmişte olduğu gibi bir toplantıda ANAYASA fırlatma nasıl KRİZ yaratmışsa en ufak bir oluşumda KRİZ yaratabilir. Ancak bu krizler o an oluşmuş değildir. Öncesi vardır evveliyatı vardır. O an ki tepki ise patlama noktasıdır. Yani olayın son noktaya gelmiş halidir. O yüzden son olaya bakıpta karar vermek doğru sayılmaz. Öncesine bakılmalı. Yapılan hesaplar neyin üzerine yapıldı. Kazanmak ya da daha az kayıpla kurtulmak adına alınmış olmalıydı. Öyle de oldu. Planlar tam anlamıyla olmasa da tuttu sayılır. Tutmayan kısımları da kervan yola düşünce yavaş yavaş hallolur. Bana kalırsa toplum olarak büyük bir TUTUM yılına girmemiz gerekiyor. Hani çocuklarımıza geçmişte yaptırdığımız “YERLİ MALI ve TUTUM HAFTASI” vardı ya, şimdi onu tüm ülke olarak TUTUM yılına dönüştürmeliyiz. Yoksa gelecek yıllarda önüne geçilemez zorluklara düşebiliriz. Her ZAM yapıldığında hayıflanıyorum. Zam yaparak sonuç almak sadece kendimizi o an rahatlatmaktır. Oysa üretimi çoğaltıp ihracatı artırmanın yollarını açmalı çalışanları üretmeye ve üretimi teşvike çalışmalıyız. Bu cennet ülkemizin tarımın her türlüsüne uygun toprak yapısı ve hava koşulları vardır. Bunu değerlendirmek ya da planlamak yönetenlerin en önemli işlerindendir. Planlı ve devlet destekli bir üretim sistemi oluşturulduğunda bir çok sorunun çözüleceğini ümit ediyorum. Mesela patates ve soğansa yaşanan olumsuzluklar bir daha yaşanmayabilir. Çiftçimiz bilinçlendirilir ve ekim planlaması yapılarak dar boğazdan kurtulabiliriz. Patatesi 5, soğanı 10'a yemekten kurtuluruz. Çocukların kaçırılıp hunharca katledildiği günler yaşadık. Ve haliyle toplumda bir panik ve öfke psikolojisi oluştu. Her ağızdan çözüm önerileri ortaya atılmaya başlandı ve bunun en önemlisi de geçmişte yasayla kaldırılan İDAM cezasının yeniden getirilmesi bazıları tarafından şiddetle dillendirilmeye başladı. Doğru mu değil mi tartışılabilir. Ve bazı kesimler ise idam gelirse farklı yönlerde kullanılabilir korkusu ortaya atıldı. Şuna inanıyorum ki İDAM asla geri gelmemeli. Ama yasalar yapılırken de CAYDIRICILIK fevkalade uygun ve yerinde olarak yapılmalı. Gerçek suça gerçek ceza ve sonrasında bir daha işlenemeyecek şekilde İSLAH edilmiş olarak sonuçlanmalı. Mesela geçmişte gördüğümüz olaylarda yıllarca hapis yatmış bir mahkumun çıkar çıkmaz aynı suçu işlediği olaylara şahit olmaktaydık. Bunu önlemenin yollarını bulmalı, yaratmalı ve gerçekleştirmeliyiz. Çağa ayak uyduracaksak İDAM olmamalı ve aslında konuşulmamalı bile. Onun yerine toplumu en iyi şekilde eğitmeli, insanları birbirine saygılı ve yaşama önem veren yönde bilinçlendirerek yetiştirmeliyiz. EĞİTİM önemli ve vazgeçilmez olmalıdır. ZAM’ları protesto etmek gibi bir düşüncem yok. Doğrusu maaşlarımız artmasın ama zam da yapılmasın derim. Ancak toplum olarak bazı protestolarımız olabilir. Düşündüğüm maddeleri protesto etmek için onları kullanmaktan bir süre geri durabiliriz. İçkiye önemli bir meblağ zam gelmiş. Buyurun bir ay, iki ay, üç ay süreyle masalarımızdan İÇKİ’yi kaldıralım. Üretenler bunun farkına vardıklarında yaptıkları yanlıştan dönebilirler. Ya da en çok ÖTV alınan içkilerden bunları biraz daha aşağıya çekelim. Az satıp çok vergi alacağınıza çok satıp daha çok kazanmaya yönelsin firmalar ve devlet olmaz mı.? Bu yaz sıcaklarında çekilmezlerden biri de SİYASET. Her ne kadar istemesem de yapılıp bittiğine çok seviniyorum. Ve şans diyelim. Kısa sürdü. Ne güzelmiş erken seçim. 450 günde oldu bitti. Bitti ama tartışmalar sürüp gidecek. Başta Cumhuriyet Halk Partisi sancılı bir döneme girdi. Geçen hafta İSTİFA kültüründen söz ettim. Ama haliyle bunu dinleyen yok. Kimse kaptığı koltuğu ufak sendelemelerle bırakmak istemiyor. Yaşattığı olumsuzlukları dikkate almıyor. Köylüler kahvede otururken birisi karşısındakine “sen çok dayak yedin” demiş.. “Yooo!” demiş hemen itiraz etmiş. “Ben hiç dayak yemedim”. Başkası ortaya atılmış, “falanca kişi seni falan yerde dövmüş tü ya!”… “Eeee bir o!” demiş….. Sonra başkası katılmış lafa.. “Filan zaman filan adam seni benzetmişti ya!”… “Eee bir de o!”.. demiş. Derken sayı çoğalmış. İşin gerçeği o şahsı dövmeyen kalmamış. Anlayacağınız. Bu Cumhuriyet Halk Partisi böyle böyle birkaç seçim atlattı. Galibiyet yok. O zaman, gereği yapılmalı, gereğin ne olduğu belli. Ama ben ne KILIÇDAROĞLU gitsin ne de İNCE gelsin demiyorum. Kurultaya gidilir. Doğru bulunur. Her kim gelirse. Şimdi biz de hariçten gazel okuyoruz ya. Birileri de çıkar “sana ne!” derse.. Diyebilir ve haklıdır. Doğrusu bana ne. Ama biz de bu toplum içinde yaşıyoruz. Ve küçükte olsa fikirlerimizi söylemek istiyoruz. Kabul görürse görür. Görmezse bizde çenemizi boş yere yormuş oluruz. Güzel günleri. Güzellikleri birlikte yaşayalım güzel insanlar.
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2018 - Çarşamba

VE SONRASI

İşte beklenen oldu. Ve seçimler sonlandı. “Ne olacak şimdi” demeye kalmadan ZAM’lar akın akın gelmeye başladı. Elbette olacaklar önceden belliydi. Gaza zam, tuza zam, beze zam. Maaşlara zam derken temmuz kendini gösterdi. Bu arada sıcaklarıyla da bunaltmaya başladı. Tabii en kötüsü de son günlerde yaşanan çocuk kaçırmalar. Dolayısıyla onun toplumdaki reaksiyonları düşündürücüdür. Herkes her ağzını açtığında “İDAM” dan söz ediyor.
Hepimiz farkındayız ki ülkemizde ve hatta dünyada ekonomik krizler her an söz konusu olabilir. Geçmişte olduğu gibi bir toplantıda ANAYASA fırlatma nasıl KRİZ yaratmışsa en ufak bir oluşumda KRİZ yaratabilir. Ancak bu krizler o an oluşmuş değildir. Öncesi vardır evveliyatı vardır. O an ki tepki ise patlama noktasıdır. Yani olayın son noktaya gelmiş halidir. O yüzden son olaya bakıpta karar vermek doğru sayılmaz. Öncesine bakılmalı. Yapılan hesaplar neyin üzerine yapıldı.
Kazanmak ya da daha az kayıpla kurtulmak adına alınmış olmalıydı. Öyle de oldu. Planlar tam anlamıyla olmasa da tuttu sayılır. Tutmayan kısımları da kervan yola düşünce yavaş yavaş hallolur.
Bana kalırsa toplum olarak büyük bir TUTUM yılına girmemiz gerekiyor. Hani çocuklarımıza geçmişte yaptırdığımız “YERLİ MALI ve TUTUM HAFTASI” vardı ya, şimdi onu tüm ülke olarak TUTUM yılına dönüştürmeliyiz. Yoksa gelecek yıllarda önüne geçilemez zorluklara düşebiliriz. Her ZAM yapıldığında hayıflanıyorum. Zam yaparak sonuç almak sadece kendimizi o an rahatlatmaktır. Oysa üretimi çoğaltıp ihracatı artırmanın yollarını açmalı çalışanları üretmeye ve üretimi teşvike çalışmalıyız. Bu cennet ülkemizin tarımın her türlüsüne uygun toprak yapısı ve hava koşulları vardır. Bunu değerlendirmek ya da planlamak yönetenlerin en önemli işlerindendir. Planlı ve devlet destekli bir üretim sistemi oluşturulduğunda bir çok sorunun çözüleceğini ümit ediyorum. Mesela patates ve soğansa yaşanan olumsuzluklar bir daha yaşanmayabilir. Çiftçimiz bilinçlendirilir ve ekim planlaması yapılarak dar boğazdan kurtulabiliriz. Patatesi 5, soğanı 10'a yemekten kurtuluruz.
Çocukların kaçırılıp hunharca katledildiği günler yaşadık. Ve haliyle toplumda bir panik ve öfke psikolojisi oluştu. Her ağızdan çözüm önerileri ortaya atılmaya başlandı ve bunun en önemlisi de geçmişte yasayla kaldırılan İDAM cezasının yeniden getirilmesi bazıları tarafından şiddetle dillendirilmeye başladı. Doğru mu değil mi tartışılabilir. Ve bazı kesimler ise idam gelirse farklı yönlerde kullanılabilir korkusu ortaya atıldı. Şuna inanıyorum ki İDAM asla geri gelmemeli. Ama yasalar yapılırken de CAYDIRICILIK fevkalade uygun ve yerinde olarak yapılmalı. Gerçek suça gerçek ceza ve sonrasında bir daha işlenemeyecek şekilde İSLAH edilmiş olarak sonuçlanmalı. Mesela geçmişte gördüğümüz olaylarda yıllarca hapis yatmış bir mahkumun çıkar çıkmaz aynı suçu işlediği olaylara şahit olmaktaydık. Bunu önlemenin yollarını bulmalı, yaratmalı ve gerçekleştirmeliyiz.
Çağa ayak uyduracaksak İDAM olmamalı ve aslında konuşulmamalı bile. Onun yerine toplumu en iyi şekilde eğitmeli, insanları birbirine saygılı ve yaşama önem veren yönde bilinçlendirerek yetiştirmeliyiz. EĞİTİM önemli ve vazgeçilmez olmalıdır.
ZAM’ları protesto etmek gibi bir düşüncem yok. Doğrusu maaşlarımız artmasın ama zam da yapılmasın derim. Ancak toplum olarak bazı protestolarımız olabilir. Düşündüğüm maddeleri protesto etmek için onları kullanmaktan bir süre geri durabiliriz. İçkiye önemli bir meblağ zam gelmiş. Buyurun bir ay, iki ay, üç ay süreyle masalarımızdan İÇKİ’yi kaldıralım. Üretenler bunun farkına vardıklarında yaptıkları yanlıştan dönebilirler. Ya da en çok ÖTV alınan içkilerden bunları biraz daha aşağıya çekelim. Az satıp çok vergi alacağınıza çok satıp daha çok kazanmaya yönelsin firmalar ve devlet olmaz mı.?
Bu yaz sıcaklarında çekilmezlerden biri de SİYASET. Her ne kadar istemesem de yapılıp bittiğine çok seviniyorum. Ve şans diyelim. Kısa sürdü. Ne güzelmiş erken seçim. 450 günde oldu bitti. Bitti ama tartışmalar sürüp gidecek. Başta Cumhuriyet Halk Partisi sancılı bir döneme girdi. Geçen hafta İSTİFA kültüründen söz ettim. Ama haliyle bunu dinleyen yok. Kimse kaptığı koltuğu ufak sendelemelerle bırakmak istemiyor. Yaşattığı olumsuzlukları dikkate almıyor.
Köylüler kahvede otururken birisi karşısındakine “sen çok dayak yedin” demiş.. “Yooo!” demiş hemen itiraz etmiş. “Ben hiç dayak yemedim”. Başkası ortaya atılmış, “falanca kişi seni falan yerde dövmüş tü ya!”… “Eeee bir o!” demiş….. Sonra başkası katılmış lafa.. “Filan zaman filan adam seni benzetmişti ya!”… “Eee bir de o!”.. demiş. Derken sayı çoğalmış. İşin gerçeği o şahsı dövmeyen kalmamış. Anlayacağınız. Bu Cumhuriyet Halk Partisi böyle böyle birkaç seçim atlattı. Galibiyet yok. O zaman, gereği yapılmalı, gereğin ne olduğu belli. Ama ben ne KILIÇDAROĞLU gitsin ne de İNCE gelsin demiyorum. Kurultaya gidilir. Doğru bulunur. Her kim gelirse. Şimdi biz de hariçten gazel okuyoruz ya. Birileri de çıkar “sana ne!” derse.. Diyebilir ve haklıdır. Doğrusu bana ne. Ama biz de bu toplum içinde yaşıyoruz. Ve küçükte olsa fikirlerimizi söylemek istiyoruz. Kabul görürse görür. Görmezse bizde çenemizi boş yere yormuş oluruz.
Güzel günleri. Güzellikleri birlikte yaşayalım güzel insanlar.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.