A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

YAŞANMIŞ HİKAYELER - 4

Yaşanmış hikayeler insanların anılarında en güzel yerlerinde yer alır. Daha önce farklı olanlarını anlattığım hikayelerin bir yenisini daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Köyü dolandırmak amacıyla gelen bizim akıllı mühendis gidiyor. Kazandığı paralarla yaşamını bir hayli  güzel şekilde sürdürüyor. Ve bakıyor ki bu köyden daha iş çıkacak. Yeniden köye gelip muhtara; “sevgili muhtarım, proje onaylandı şimdi su yollarını kazacağız. Sen köylüleri liste yap her gün beş altı kişi ile su yolunu kazalım”. Herkes sevinçle katılıyor. Her gün kazma işlemi neşe içinde türkülerle devam ediyor ve neredeyse 8-10 km’lik su yolu bir ayda kazılıp hazır hale getiriliyor.. Şimsi sıra borularda.. Mühendis herkesle helalleşip köyden ayrılıyor.. Mühendis beyin adını biliyorlar ne soyadını.. Mühendis aşağı mühendis yukarı! Değerli mühendis bu köyden um-duğundan çok şeyler kazanmış. Hem de kazandıktan sonra kayıplara karışıyor.. Günler aylar geçiyor, ne gelen var ne giden. Köy muhtarı ve ihtiyar heyeti topluca devlet su işlerine gidip durumu anlatıyorlar. Müdür mühendisleri çağırıyor, evrakları inceletiyor, planlara bakıyor, projeleri elden geçiriyor. Böyle bir çalışmanın olmadığını görüyor. Bir teknik heyeti görevlendirip durum yerinde incelemeye gönderiyor.. Heyet köye gidip bakıyor ki yapılan işler gerçekten su havzası içinde ve kazılmalar doğru yapılmış. Bir rapor düzenleyip müdürlüğe sunuyorlar.. DSİ bakıyor ki işin önemli kısmı çözümlenmiş haydi bizde boruları tedarik edip bu köyümüzü de suya kavuşturalım diyorlar. Bir ay sonra köye su geliyor..  İşte bizim uyanık mühendis önce kendini düşünse de köye büyük bir iyilik yapmış oluyor. Köy meydanındaki çeşmenin adını da MÜHENDİS çeşmesi koyuyorlar.. Ben bu köyde uzun yıllar çalıştım.. Zaten ilk geldiğimde de büyük bir problemle karşılaşmıştım. Okul açılmadan birkaç gün önce yerleştim. Sokaklarda kız erkek çocukları görüyordum. Pazartesi okulu açtık. Toz toprak uzun zaman temizlik görmemiş bir ortam vardı. Çocuklara ; - “Bir kaç kız arkadaşınızı çağırın da şurayı süpürsün” dedim.. Yüzüme baktılar.. - “Ne oldu” dedim.. - “Öğretmenim kızlar okumazlar” dedi. Bir anda donakaldım. - “Niye!” dedim, dün bir çok kız arkadaşınız vardı sokaklarda. Hemen müdürün yanına gittim.. - “Hocam kızlar”…. - “Hocam boş ver uzun hikaye.. Sen işine bak” dedi. Üzüldüm. Durumun ne olduğunu anlamaya çalıştım.. Yıllar önce ne yazık ki öğretmen diyemeyeceğim bir terbiyesiz kızlardan birine uygunsuz davranışta bulunmuş. Öğretmeni dövüp yollamışlar ve o günden sonra da kızları okula göndermemişler. Ve bu durumu yıllarca ne o okul öğretmenleri ne de müfettişler dikkate almamışlar.. İlçeye ilk gittiğimde durumu o zamanın ilköğretim müdürüne anlattım. - “Hocam biz bir şey yapamıyoruz. Halk öyle istiyor” dedi.. Kızdım… Kaymakam beye durumu anlattım. O da; - “Ben iki jandarma vereyim, çocukları toplayın” dedi.. Ben de; - “Kaymakam bey jandarma ile toplarız ama o köylüler bizi ertesi gün mahvederler, öyle olmaz!” dedim.. Ve anladım ki çözümü ben bulacağım.. Köye döndüğümde köyün nüfuzlu bir ağası olan muhtereme akşam yemeğine gittim.. Yedik, içtik havadan sudan konuştuk. Saatte epey olmuştu, müsaade isteyerek kalktım. - “İyi akşamlar hacım… Yarın torunu okula gönderiver” dedim… Hay hay hocam dedi ve arkası geldi tam 20 kızımızı okula kayıt edivermiştik.. Çok sevindim.. Şu kadar yıl öğretmenlik yaptım. Bir çok öğrenci yetiştirdim. Ama bana en çok haz veren beni en çok mutlandıran olaylardan biri de bu oldu. Bu kızların içinde bir HABİK kız vardı.. Tuttuğunu koparan ve okumak için can atan bir kız idi. 10 yaşında başladı okula ama sanıyorum daha ileriye gidip okuyamadı. Zaten okuması da imkansızdı.. Fakir köylü çocukları şehirde ev tutup nasıl okuyacaktı. Onlar iyi kötü öğrendikleri bir kelime ile birkaç kuzunun peşine takılacak ve ergenlik sonu birilerinin himayesine gireceklerdi.. Yaşam köylüler için bundan farklı olamıyordu. İşte ben böyle bir köye kısa bir süreliğine gitmiş ama uzun yıllar ayrılamamış idim. Zorunlu bir ayrılık gelip çattığında önce köy muhtarı beni sıkıştırdı. - “Hocam bu köy 200 hane.. Gel sen gitme, yengemi de buraya getir ben de sana söz veriyorum herkesten bir kuzu alacağım sana vereceğim. Bu 200 kuzu seni ve aileni geçindirir. Biz seni sevdik. Kal!..”  dedi.. Ama ne var ki eşim ve çocuklarım memleketteydi, uzun yılların hasreti vardı ve ben bu güzel teklifi kabul edemedim.. Şimdiki aklım olsaydı belki evet diyebilirdim. Burası Orta Anadolu’da şirin bir ilçesinin şirin bir dağ köyüydü. Orada da yaşanabiliyor. Güzel insanları var. Ve ben onların bir kısmıyla hala haberleşiyorum. Bayramlarda seyranlarda arıyor konuşuyorum.. Güzel yılları güzel insanların arasında tükettik geldik. Bu hikayeleri uzun yıllar önce yazmıştım. Ama bir daha okunması adına yeniden kaleme alıp sizlerle paylaşmak istedim. Bu hikayeler şimdilerde yaşanıyor mu bilemem ama sanırım ki yeni versiyonlarıyla yaşandığı kanısındayım. Uyanık insanlar her zaman vardır. Kolay geçim yolları her zaman cazibesini korumaktadır.
Ekleme Tarihi: 02 July 2025 - Wednesday

YAŞANMIŞ HİKAYELER - 4

Yaşanmış hikayeler insanların anılarında en güzel yerlerinde yer alır. Daha önce farklı olanlarını anlattığım hikayelerin bir yenisini daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Köyü dolandırmak amacıyla gelen bizim akıllı mühendis gidiyor. Kazandığı paralarla yaşamını bir hayli  güzel şekilde sürdürüyor. Ve bakıyor ki bu köyden daha iş çıkacak. Yeniden köye gelip muhtara; “sevgili muhtarım, proje onaylandı şimdi su yollarını kazacağız. Sen köylüleri liste yap her gün beş altı kişi ile su yolunu kazalım”. Herkes sevinçle katılıyor. Her gün kazma işlemi neşe içinde türkülerle devam ediyor ve neredeyse 8-10 km’lik su yolu bir ayda kazılıp hazır hale getiriliyor.. Şimsi sıra borularda..
Mühendis herkesle helalleşip köyden ayrılıyor.. Mühendis beyin adını biliyorlar ne soyadını.. Mühendis aşağı mühendis yukarı! Değerli mühendis bu köyden um-duğundan çok şeyler kazanmış.
Hem de kazandıktan sonra kayıplara karışıyor.. Günler aylar geçiyor, ne gelen var ne giden. Köy muhtarı ve ihtiyar heyeti topluca devlet su işlerine gidip durumu anlatıyorlar. Müdür mühendisleri çağırıyor, evrakları inceletiyor, planlara bakıyor, projeleri elden geçiriyor. Böyle bir çalışmanın olmadığını görüyor. Bir teknik heyeti görevlendirip durum yerinde incelemeye gönderiyor..
Heyet köye gidip bakıyor ki yapılan işler gerçekten su havzası içinde ve kazılmalar doğru yapılmış. Bir rapor düzenleyip müdürlüğe sunuyorlar.. DSİ bakıyor ki işin önemli kısmı çözümlenmiş haydi bizde boruları tedarik edip bu köyümüzü de suya kavuşturalım diyorlar. Bir ay sonra köye su geliyor.. 
İşte bizim uyanık mühendis önce kendini düşünse de köye büyük bir iyilik yapmış oluyor. Köy meydanındaki çeşmenin adını da MÜHENDİS çeşmesi koyuyorlar..
Ben bu köyde uzun yıllar çalıştım.. Zaten ilk geldiğimde de büyük bir problemle karşılaşmıştım. Okul açılmadan birkaç gün önce yerleştim. Sokaklarda kız erkek çocukları görüyordum.
Pazartesi okulu açtık. Toz toprak uzun zaman temizlik görmemiş bir ortam vardı. Çocuklara ;
- “Bir kaç kız arkadaşınızı çağırın da şurayı süpürsün” dedim..
Yüzüme baktılar..
- “Ne oldu” dedim..
- “Öğretmenim kızlar okumazlar” dedi. Bir anda donakaldım.
- “Niye!” dedim, dün bir çok kız arkadaşınız vardı sokaklarda. Hemen müdürün yanına gittim..
- “Hocam kızlar”….
- “Hocam boş ver uzun hikaye.. Sen işine bak” dedi.
Üzüldüm. Durumun ne olduğunu anlamaya çalıştım.. Yıllar önce ne yazık ki öğretmen diyemeyeceğim bir terbiyesiz kızlardan birine uygunsuz davranışta bulunmuş. Öğretmeni dövüp yollamışlar ve o günden sonra da kızları okula göndermemişler. Ve bu durumu yıllarca ne o okul öğretmenleri ne de müfettişler dikkate almamışlar..
İlçeye ilk gittiğimde durumu o zamanın ilköğretim müdürüne anlattım.
- “Hocam biz bir şey yapamıyoruz. Halk öyle istiyor” dedi.. Kızdım… Kaymakam beye durumu anlattım.
O da;
- “Ben iki jandarma vereyim, çocukları toplayın” dedi..
Ben de;
- “Kaymakam bey jandarma ile toplarız ama o köylüler bizi ertesi gün mahvederler, öyle olmaz!” dedim.. Ve anladım ki çözümü ben bulacağım..
Köye döndüğümde köyün nüfuzlu bir ağası olan muhtereme akşam yemeğine gittim.. Yedik, içtik havadan sudan konuştuk. Saatte epey olmuştu, müsaade isteyerek kalktım.
- “İyi akşamlar hacım… Yarın torunu okula gönderiver” dedim… Hay hay hocam dedi ve arkası geldi tam 20 kızımızı okula kayıt edivermiştik.. Çok sevindim..
Şu kadar yıl öğretmenlik yaptım. Bir çok öğrenci yetiştirdim. Ama bana en çok haz veren beni en çok mutlandıran olaylardan biri de bu oldu. Bu kızların içinde bir HABİK kız vardı.. Tuttuğunu koparan ve okumak için can atan bir kız idi. 10 yaşında başladı okula ama sanıyorum daha ileriye gidip okuyamadı. Zaten okuması da imkansızdı.. Fakir köylü çocukları şehirde ev tutup nasıl okuyacaktı. Onlar iyi kötü öğrendikleri bir kelime ile birkaç kuzunun peşine takılacak ve ergenlik sonu birilerinin himayesine gireceklerdi.. Yaşam köylüler için bundan farklı olamıyordu.
İşte ben böyle bir köye kısa bir süreliğine gitmiş ama uzun yıllar ayrılamamış idim. Zorunlu bir ayrılık gelip çattığında önce köy muhtarı beni sıkıştırdı.
- “Hocam bu köy 200 hane.. Gel sen gitme, yengemi de buraya getir ben de sana söz veriyorum herkesten bir kuzu alacağım sana vereceğim. Bu 200 kuzu seni ve aileni geçindirir. Biz seni sevdik. Kal!..”  dedi.. Ama ne var ki eşim ve çocuklarım memleketteydi, uzun yılların hasreti vardı ve ben bu güzel teklifi kabul edemedim.. Şimdiki aklım olsaydı belki evet diyebilirdim.
Burası Orta Anadolu’da şirin bir ilçesinin şirin bir dağ köyüydü. Orada da yaşanabiliyor. Güzel insanları var. Ve ben onların bir kısmıyla hala haberleşiyorum. Bayramlarda seyranlarda arıyor konuşuyorum..
Güzel yılları güzel insanların arasında tükettik geldik. Bu hikayeleri uzun yıllar önce yazmıştım. Ama bir daha okunması adına yeniden kaleme alıp sizlerle paylaşmak istedim. Bu hikayeler şimdilerde yaşanıyor mu bilemem ama sanırım ki yeni versiyonlarıyla yaşandığı kanısındayım. Uyanık insanlar her zaman vardır. Kolay geçim yolları her zaman cazibesini korumaktadır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.