Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

AKILSIZ BAŞIN CEZASI

Hayatımızda bizlere çok şeyler anlatan özlü sözler vardır. Bunların başında atasözleri, deyimler, kıssadan hisseler, hicivler yer alır. Son çağda da mizah yolu ile bu anlatımlar bizlere aktarılır.  İşin aslı astarı; insanlar söylenenleri yani anlatılmak istenenleri anlasındır. Anlasın ve ona göre hareket etsindir. Bazıları anlayışlıdır. Bazılarının ise lafı kafasına huniyle soksan anlamaz, tınlamaz. Anlayanlar kârlıdırlar. Çünkü karşısına çıkabilecek sürprizler için hazırlıklı olurlar. Anlamayanlar için bizler bile bir şey yapamayız, kendimizi yormaktan başka!... Bu konularda benim en çok önemsediğim atasözleridir. Atasözlerimiz çoğunlukla yaşanılan olaylardan bizlere ibretler sunar. Zaten kısa tarifinde de şöyle der: Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Atasözleri, kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmediğinden anonimdir. Bu sözler topluma mâl olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir. Her biri ayrı bir dünya görüşüdür atasözlerinin. Her biri günümüzün deyimiyle adeta birer “kamu spotu” gibidir. Her şeyden önemlisi insanları yanlıştan, kötülükten alıkoymayı amaçlar. İnsanları ayırmadan, ayrıştırmadan olumsuzluktan çevirmeye çalışan, pozitif bir yaşam için usta bir bilge tavsiyesi gibi sabrı öğreten, sevgiye yönlendiren güzel birer yaşanmış kültür hazineleridir onlar. Peki bizler onları bir klavuz olarak görüyor muyuz, kullanıyor muyuz? Yaşam felsefemizi yönlendirirken aklımıza geliyor mu atasözlerimiz? Mesela bir birikim yapacağımızda ne yaparsak yapalım birikim olmuyor ise aklımıza geliyor mu, “damlaya damlaya göl olur” lafı! Bazı zamanlarda toplum içinde lüzumlu lüzumsuz çıkıp konuştuğumuzda Atalarımızın, “sen seni bil sen seni, sen sıkı tut çeneni” diyen şarkılara ilham olmuş bu sözü hatırlıyor muyuz? Ya da “söz gümüşse sükut altındır” yani konuşmak, laf etmek gümüş kadar değerli ise susmanın, sükut etmenin daha değerli bir element olan ALTIN olduğu geliyor mu aklımıza! Mesela özellikle son çeyrek yüzyılda siyasilerimizce dejenere edilen, “İŞTİR KİŞİNİN AYNASI LAFA BAKILMAZ” sözünü biliyorsunuzdur sanırım. Uzun yıllar boyunca sizlere yansıtmaya çalıştığı gerçekleri bu sözden ilham alarak yan köşede; “AYNA” köşesinde Yazı İşleri Müdürlüğü yapan Ali Erkin Sarıoğlu çok şeyler anlatmıştır. Yani, “sen bana yaptığın işi göster, benim laflara karnım tok. Ben senin laflarına değil, yaptığın önemli ve güzel işlere bakarım” demek istemiştir. Belirttiğim gibi son yıllarda yalanlarla, masallarla, dokunaklı süslü sözlerle aldatan ama işe geldi mi gene yalana başvuran zihniyetin lafına değil de işine bakmayı bir türlü beceremiyoruz. Bir tek onun değil, kendisinden ilham alan ya-lancıların da aynı yöntemi kullanarak insanları aldatmasına, uyutmasına dur diyemiyoruz. Daha geçen hafta 9 kişiye mezar olan madendeki kazada da, yüzlerini asıp hüzünlü bir tavırla söyledikleri yalanları, bizlere anlattıkları masalları yüzlerine vuramıyoruz bir türlü. Yabancılara peşkeş çekilen güzelim vatan için kendilerine biat eden vatandaşlardan bile tek tık çıkmıyor. Zira çıkarılan tonlarca altının, dünya kadar değerli madenin sadece devede kulak kadarı ülkemize kalırken bütün zehiri, siyanürü, zehirli gazları, çörü-çöpü “alın bu pislikler de bizden size ekstra bonus” der gibi bizlere kalıyor. Seçim zamanları geldiğinde söylenilen yalanlara avunduğumuz sürece bu böyle devam edecek. Ülkenin dağları taşları talan edilirken kalan zehirli havayla ne de mutlu olarak, sağlıklar içinde yaşayacağız. “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker” der gibi...
Ekleme Tarihi: 20 Şubat 2024 - Salı

AKILSIZ BAŞIN CEZASI

Hayatımızda bizlere çok şeyler anlatan özlü sözler vardır. Bunların başında atasözleri, deyimler, kıssadan hisseler, hicivler yer alır. Son çağda da mizah yolu ile bu anlatımlar bizlere aktarılır. 
İşin aslı astarı; insanlar söylenenleri yani anlatılmak istenenleri anlasındır. Anlasın ve ona göre hareket etsindir. Bazıları anlayışlıdır. Bazılarının ise lafı kafasına huniyle soksan anlamaz, tınlamaz. Anlayanlar kârlıdırlar. Çünkü karşısına çıkabilecek sürprizler için hazırlıklı olurlar. Anlamayanlar için bizler bile bir şey yapamayız, kendimizi yormaktan başka!...
Bu konularda benim en çok önemsediğim atasözleridir. Atasözlerimiz çoğunlukla yaşanılan olaylardan bizlere ibretler sunar. Zaten kısa tarifinde de şöyle der: Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Atasözleri, kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmediğinden anonimdir. Bu sözler topluma mâl olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir.
Her biri ayrı bir dünya görüşüdür atasözlerinin. Her biri günümüzün deyimiyle adeta birer “kamu spotu” gibidir. Her şeyden önemlisi insanları yanlıştan, kötülükten alıkoymayı amaçlar.
İnsanları ayırmadan, ayrıştırmadan olumsuzluktan çevirmeye çalışan, pozitif bir yaşam için usta bir bilge tavsiyesi gibi sabrı öğreten, sevgiye yönlendiren güzel birer yaşanmış kültür hazineleridir onlar.
Peki bizler onları bir klavuz olarak görüyor muyuz, kullanıyor muyuz? Yaşam felsefemizi yönlendirirken aklımıza geliyor mu atasözlerimiz? Mesela bir birikim yapacağımızda ne yaparsak yapalım birikim olmuyor ise aklımıza geliyor mu, “damlaya damlaya göl olur” lafı!
Bazı zamanlarda toplum içinde lüzumlu lüzumsuz çıkıp konuştuğumuzda Atalarımızın, “sen seni bil sen seni, sen sıkı tut çeneni” diyen şarkılara ilham olmuş bu sözü hatırlıyor muyuz? Ya da “söz gümüşse sükut altındır” yani konuşmak, laf etmek gümüş kadar değerli ise susmanın, sükut etmenin daha değerli bir element olan ALTIN olduğu geliyor mu aklımıza!
Mesela özellikle son çeyrek yüzyılda siyasilerimizce dejenere edilen, “İŞTİR KİŞİNİN AYNASI LAFA BAKILMAZ” sözünü biliyorsunuzdur sanırım. Uzun yıllar boyunca sizlere yansıtmaya çalıştığı gerçekleri bu sözden ilham alarak yan köşede; “AYNA” köşesinde Yazı İşleri Müdürlüğü yapan Ali Erkin Sarıoğlu çok şeyler anlatmıştır. Yani, “sen bana yaptığın işi göster, benim laflara karnım tok. Ben senin laflarına değil, yaptığın önemli ve güzel işlere bakarım” demek istemiştir.
Belirttiğim gibi son yıllarda yalanlarla, masallarla, dokunaklı süslü sözlerle aldatan ama işe geldi mi gene yalana başvuran zihniyetin lafına değil de işine bakmayı bir türlü beceremiyoruz.
Bir tek onun değil, kendisinden ilham alan ya-lancıların da aynı yöntemi kullanarak insanları aldatmasına, uyutmasına dur diyemiyoruz. Daha geçen hafta 9 kişiye mezar olan madendeki kazada da, yüzlerini asıp hüzünlü bir tavırla söyledikleri yalanları, bizlere anlattıkları masalları yüzlerine vuramıyoruz bir türlü. Yabancılara peşkeş çekilen güzelim vatan için kendilerine biat eden vatandaşlardan bile tek tık çıkmıyor. Zira çıkarılan tonlarca altının, dünya kadar değerli madenin sadece devede kulak kadarı ülkemize kalırken bütün zehiri, siyanürü, zehirli gazları, çörü-çöpü “alın bu pislikler de bizden size ekstra bonus” der gibi bizlere kalıyor.
Seçim zamanları geldiğinde söylenilen yalanlara avunduğumuz sürece bu böyle devam edecek. Ülkenin dağları taşları talan edilirken kalan zehirli havayla ne de mutlu olarak, sağlıklar içinde yaşayacağız. “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker” der gibi...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.