Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

EVET Mİ, HAYIR MI?

Memleketimiz için çok önemli bir karar aşamasının son virajındayız. Bu hafta sonu 16 Nisan’da ülkemizin kaderini belirleyecek, belki de değiştirecek bir referandum yapılacak. Bu referandumda “evet” denilirse anayasanın önemli maddeleri değiştirilecek ve parlamenter sisteminden vazgeçilip tek kişinin karar verip yöneteceği bir yönetim şekli gelecek. “Hayır” denildiğinde ise mevcut yönetim, başbakanıyla, cumhurbaşkanıyla devam edecek. Sonuç her ne çıkarsa çıksın halkın iradesine saygı duyulması gerekiyor. Herşeyden önce bunu bilincimize yerleştirmeliyiz. Referandum öncesi ne kadar gerginlik yaşandıysa hepsini bir kenara atıp önümüze bakmalıyız. Zira seçimler demokrasinin gereği olsa da insanların seçimlere bu kadar fazla kendini kaptırdığı başka bir ülke olduğunu sanmıyorum. Vatandaşın iradesinin sandığı en iyi yansıması için seçmenin vatandaşlık görevini yerine getirerek oyunu mutlaka kullanması gereklidir. Zira bunu yapmadıktan sonra nereye oy verecekse versin kendisini vatanını milletini seven bir birey olarak görmesinde sıkıntı yaşayacaktır. Ayrıca ülkemizin geleceği için söz sahibi olmadığını da bilmesi gereklidir. Bu sebeple sandığa giderek fikrini, vicdanını ifade edecek yönde oyunu kullanmalıdır. Referandum kararının alındığı Şubat ayı başından bu yana çok olumsuz gerginlikler yaşandı. Vatandaşlar evet-hayır adına resmen kutuplaşmaya yönlendirildi. Ancak insanların sağduyusu galip geldi ve bugün itibarı ile önemli bir sorun yaşanmadan son haftaya girildi. Bunların olmaması, toplumun gerilmemesi gerekiyordu. Zira kim kazanırsa kazansın, kim kaybederse kaybetsin hepimizin bu topraklarda beraber yaşamaya mecbur olduğunu kabullenmemiz lazımdır. Başka toplumlar gibi bizim sıkışınca, zora gelince gidecek bir yerimiz yok!... Bu referandum diğer seçimlere göre biraz daha az gösterişli geçse de bana yine çok fazla geldi. Süreç içerisinde gördüğümüz İstanbul sokaklarındaki milyonlar-ca afişler, pankartlar, bayrak ve flamalar, bilboardlar ve hatta onlarca projektörlerin aydınlattığı devasa totemler; gereksiz yere sokaklara atılan paralar olarak geldi bana. Oysa her ne kadar taraflı olsalar da televizyonlara çıkıp düşüncelerini anlatsalar, saygı ve hoşgörüyü ön planda tutarak karşılıklı tartışsalar güzel olmaz mıydı? Trilyonları sokağa atmaktansa en düşük bütçeyle bu işler çözülse, bu paralar halka hizmete harcansa iyi olmaz mı? Bunlar bu defa için de geçti artık. Ancak şu seçimler için, halk oylamaları için gösteriş olarak harcanan paralara gerçekten acıyorum. Milyonlarca afiş, milyonlarca bayrak, tonlarca akaryakıta acıyorum, üzülüyorum. 2012 yılında Almanya’nın bir kentinde bir seçime şahit oldum. Bir gün öncesinde şehri gezerken kenarlardaki köprü altlarında birkaç farklı insanın olduğu birkaç afiş gördüm. Üzerinde öyle çok yazı da yoktu. Bizi konuk eden gurbetçi vatandaşımıza sorum, “bunlar nedir?” diye. Kendisinin verdiği cevap karşısında şok olmuştum. “Yarın burada seçim var!” dedi. “Hadi yaaaa!... Böyle seçim mi olurmuş. Bizde olsa şimdi ortalık yıkılıyor olurdu....” O da; “Burada seçimler böyle olur. Hiç gürültü, patırtı olmaz, adaylar yapmak istediklerini anlatırlar ve seçime girerler. Vatandaşta hangisine aklı yatıyorsa oyunu verir geçer...” İster istemez, “Galiba Avrupa medeniyeti bu!” demekten kendimi alamadım. Düşünün ki böyle bir seçim yapıyoruz. Kavgasız, kinsiz, gürültüsüz, patırtısız, medenice... İyi olmaz mıydı?...
Ekleme Tarihi: 12 Nisan 2017 - Çarşamba

EVET Mİ, HAYIR MI?

Memleketimiz için çok önemli bir karar aşamasının son virajındayız. Bu hafta sonu 16 Nisan’da ülkemizin kaderini belirleyecek, belki de değiştirecek bir referandum yapılacak.
Bu referandumda “evet” denilirse anayasanın önemli maddeleri değiştirilecek ve parlamenter sisteminden vazgeçilip tek kişinin karar verip yöneteceği bir yönetim şekli gelecek. “Hayır” denildiğinde ise mevcut yönetim, başbakanıyla, cumhurbaşkanıyla devam edecek.
Sonuç her ne çıkarsa çıksın halkın iradesine saygı duyulması gerekiyor. Herşeyden önce bunu bilincimize yerleştirmeliyiz. Referandum öncesi ne kadar gerginlik yaşandıysa hepsini bir kenara atıp önümüze bakmalıyız. Zira seçimler demokrasinin gereği olsa da insanların seçimlere bu kadar fazla kendini kaptırdığı başka bir ülke olduğunu sanmıyorum.
Vatandaşın iradesinin sandığı en iyi yansıması için seçmenin vatandaşlık görevini yerine getirerek oyunu mutlaka kullanması gereklidir. Zira bunu yapmadıktan sonra nereye oy verecekse versin kendisini vatanını milletini seven bir birey olarak görmesinde sıkıntı yaşayacaktır. Ayrıca ülkemizin geleceği için söz sahibi olmadığını da bilmesi gereklidir.
Bu sebeple sandığa giderek fikrini, vicdanını ifade edecek yönde oyunu kullanmalıdır.

Referandum kararının alındığı Şubat ayı başından bu yana çok olumsuz gerginlikler yaşandı. Vatandaşlar evet-hayır adına resmen kutuplaşmaya yönlendirildi. Ancak insanların sağduyusu galip geldi ve bugün itibarı ile önemli bir sorun yaşanmadan son haftaya girildi.
Bunların olmaması, toplumun gerilmemesi gerekiyordu. Zira kim kazanırsa kazansın, kim kaybederse kaybetsin hepimizin bu topraklarda beraber yaşamaya mecbur olduğunu kabullenmemiz lazımdır. Başka toplumlar gibi bizim sıkışınca, zora gelince gidecek bir yerimiz yok!...
Bu referandum diğer seçimlere göre biraz daha az gösterişli geçse de bana yine çok fazla geldi. Süreç içerisinde gördüğümüz İstanbul sokaklarındaki milyonlar-ca afişler, pankartlar, bayrak ve flamalar, bilboardlar ve hatta onlarca projektörlerin aydınlattığı devasa totemler; gereksiz yere sokaklara atılan paralar olarak geldi bana.
Oysa her ne kadar taraflı olsalar da televizyonlara çıkıp düşüncelerini anlatsalar, saygı ve hoşgörüyü ön planda tutarak karşılıklı tartışsalar güzel olmaz mıydı?
Trilyonları sokağa atmaktansa en düşük bütçeyle bu işler çözülse, bu paralar halka hizmete harcansa iyi olmaz mı?
Bunlar bu defa için de geçti artık. Ancak şu seçimler için, halk oylamaları için gösteriş olarak harcanan paralara gerçekten acıyorum. Milyonlarca afiş, milyonlarca bayrak, tonlarca akaryakıta acıyorum, üzülüyorum.
2012 yılında Almanya’nın bir kentinde bir seçime şahit oldum. Bir gün öncesinde şehri gezerken kenarlardaki köprü altlarında birkaç farklı insanın olduğu birkaç afiş gördüm. Üzerinde öyle çok yazı da yoktu. Bizi konuk eden gurbetçi vatandaşımıza sorum, “bunlar nedir?” diye. Kendisinin verdiği cevap karşısında şok olmuştum. “Yarın burada seçim var!” dedi. “Hadi yaaaa!... Böyle seçim mi olurmuş. Bizde olsa şimdi ortalık yıkılıyor olurdu....”
O da; “Burada seçimler böyle olur. Hiç gürültü, patırtı olmaz, adaylar yapmak istediklerini anlatırlar ve seçime girerler. Vatandaşta hangisine aklı yatıyorsa oyunu verir geçer...”
İster istemez, “Galiba Avrupa medeniyeti bu!” demekten kendimi alamadım. Düşünün ki böyle bir seçim yapıyoruz. Kavgasız, kinsiz, gürültüsüz, patırtısız, medenice...
İyi olmaz mıydı?...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.