Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

İŞİMİZ ZOR

Neredeyse mayıs ayının sonlarına yaklaştık ancak hala bahar havasını aşabilmiş değiliz. Banaz'ın dört bir yanı cıvıl cıvıl, her yer yemyeşil. Ağaçlar kış uykusundan uyanmış, önce çiçek açmış, ardından da olanca çabasıyla yapraklarını yeşillendirme çalışmasına başlamış. Dağlarda, kırlardaki otlar yeşil giysilerini tamamıyla bürünmüşler. Bunca güzelliğin arasında hala Nisan ayını, Kırkikindi yağmurlarını yaşamaktayız. Yağmurlar doğaya ve insanlara bereketler getiriyor. Otların yeşermesini, doğanın canlanmasını, arpanın, buğdayın büyümesini yağmurlar sağlıyor. Yani tartışmasız dünyanın en önemli hayat kaynağı hava ve su!. Ancak herşeyin olduğu gibi onun da fazlası zarar. Yani zamanında, ayarında, yeterince olması en güzeli. Bazen su baskınlarına, sellere sebep olarak can ve mal kayıplarına, bazen de ekinlerin çürümesine sebep olabiliyor. Onun için hep "çoğu zarar, azı karar" derler atalarımız. Bu arada elbet en önemli konumuz mevsimlerin değişmesi, dünyanın kuraklaşması asıl meselemiz. Bu konuya ne kadar önem veriyoruz. Çoğu zamanlarda bahsettik ama kış mevsimleri artık eskilerde olduğu gibi yeterince yağışlı değil. Bizlerin çocukluğunda yağan yağmurlar ve karlar yağmıyor artık. Dizlerimize kadar karlara batarak işe, okula gittiğimiz mevsimler bitti. Komşudan komşuya adeta tünel açarak oturmaya gittiğimiz kış mevsimleri maziye karıştı. Ona keza ilkbaharda yağması gereken yağmurlar yaza doğru sarkmakta. Net olarak özelliğine göre ayları bir, birbuçuk ay gecikmeli yaşıyoruz. Çiftçiler bu işe şaşırmakta... Tarlayı ne zaman süreceğini, ekimi ne zaman yapacağını, gübreyi ne zaman atacağını kestirememektedir. Dolayısıyla tam zamanını kestiremeyince bazı durumlarda emekler boşa gidebilmektedir. Geçtiğimiz bir kaç senedir köylülerimiz sebze ve meyvenin veriminde çok düşüklükler yaşadılar. Bazı durumlarda hiç ürün almadıklarını bile dile getirmişlerdir. Mesele şu ki; bu konuda uzman kişi ve kuruluşlar bu sorunların sebebini araştırıyorlar mı, sebeplerini sorguluyorlar mı, merak ediyorum. Diğer taraftan bazı çevre örgütleri, bilim adamları dünyamızın yirmi-otuz yıl sonra büyük bir kuraklıkla başbaşa kalacağını, susuzluğun insanların en büyük sorunu olacağını söylüyorlar. Ama bizler, bizi yönetenler bu feryatlara kulaklarını tıkamışlar, görmüyor, duymuyor, aldırmıyorlar. Sebebini bilene aşkolsun!... Bizler ne ülkeyi yönetenleriz, ne de bilim adamı. Ama insanın geleceğini düşünmesi için de bunların olması gerekmez diye düşünüyorum. Ancak iş icraata gelince insanın eli kolu bağlı, imkanları kısıtlı oluyor. Ancak yine de benim naçizane görüşüm gelecekteki kuraklığı bugünden görüp gerekli önlemleri almak için sihirbaz olmaya gerek yoktur. Bir süredir tartışılan konular bilimsel gerçeğe dayandırılarak harekete geçmek kaçınılmazdır. Günümüzde bu konularda gerekli çalışmaların, araştırmaların yeterince yapılmadığını düşünüyorum. Örneğin ilçemizin yeterince yağış almadığı, yakın çevremize yoğun şekilde yağmur yağarken ilçe sınırlarımıza fazla düşmemesi hep merak konusu olmuştur. Bazı iddialara göre bunun sebebi çevre köylerimizdeki 15 kadar göletin bulunmasından kaynaklandığı iddia edilmişti. Çok gölet olması sebebiyle nem oranının artmasının bulutları ve yağmurları uzaklaştırdığı söylenmişti. Ancak konunun uzmanlarının ve yetkililerin bu konularda hiçbir çalışma yapmadıklarını düşünüyorum. Yaptılarsa bilgi edinmek istediğimizi de belirtelim. Çevre ve doğa için elbirliği yapmalıyız. Birincisi dağlardaki yağmur çeken bitki türünü ve miktarını artırmalıyız. Yerleşim yerlerinin yakınlarında yetiştirilen kavak, selvi, söğüt gibi çok su tüketen bitki türlerini azaltmalıyız. Su kaynaklarını bilinçli kullanmayı, suyu tasarruflu tüketmeyi öğrenmeliyiz. Yeraltı sularının gelişigüzel kullanımını sonlandırmalıyız. Akarsu ve derelerimizin boşuna akmasını, akan suyun en iyi şekilde kullanılmasını sağlamalıyız. Ve en önemli olanı ise üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin denizlerinden yararlanmayı bugünden sağlamalı, tuzlu deniz suyunun içme ve tarım amaçlı kullanılmasına yönelik gerekli altyapı çalışmalarını hızlı bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Gelecekteki kuraklığa karşı bu ve bunun gibi önlemleri bugünden alırsak kurtulabiliriz. Belki daha sonra çok geç olabilir
Ekleme Tarihi: 23 Mayıs 2023 - Salı

İŞİMİZ ZOR

Neredeyse mayıs ayının sonlarına yaklaştık ancak hala bahar havasını aşabilmiş değiliz. Banaz'ın dört bir yanı cıvıl cıvıl, her yer yemyeşil. Ağaçlar kış uykusundan uyanmış, önce çiçek açmış, ardından da olanca çabasıyla yapraklarını yeşillendirme çalışmasına başlamış. Dağlarda, kırlardaki otlar yeşil giysilerini tamamıyla bürünmüşler.
Bunca güzelliğin arasında hala Nisan ayını, Kırkikindi yağmurlarını yaşamaktayız. Yağmurlar doğaya ve insanlara bereketler getiriyor. Otların yeşermesini, doğanın canlanmasını, arpanın, buğdayın büyümesini yağmurlar sağlıyor. Yani tartışmasız dünyanın en önemli hayat kaynağı hava ve su!. Ancak herşeyin olduğu gibi onun da fazlası zarar. Yani zamanında, ayarında, yeterince olması en güzeli. Bazen su baskınlarına, sellere sebep olarak can ve mal kayıplarına, bazen de ekinlerin çürümesine sebep olabiliyor. Onun için hep "çoğu zarar, azı karar" derler atalarımız.
Bu arada elbet en önemli konumuz mevsimlerin değişmesi, dünyanın kuraklaşması asıl meselemiz. Bu konuya ne kadar önem veriyoruz.
Çoğu zamanlarda bahsettik ama kış mevsimleri artık eskilerde olduğu gibi yeterince yağışlı değil. Bizlerin çocukluğunda yağan yağmurlar ve karlar yağmıyor artık. Dizlerimize kadar karlara batarak işe, okula gittiğimiz mevsimler bitti.
Komşudan komşuya adeta tünel açarak oturmaya gittiğimiz kış mevsimleri maziye karıştı.
Ona keza ilkbaharda yağması gereken yağmurlar yaza doğru sarkmakta. Net olarak özelliğine göre ayları bir, birbuçuk ay gecikmeli yaşıyoruz. Çiftçiler bu işe şaşırmakta... Tarlayı ne zaman süreceğini, ekimi ne zaman yapacağını, gübreyi ne zaman atacağını kestirememektedir. Dolayısıyla tam zamanını kestiremeyince bazı durumlarda emekler boşa gidebilmektedir.
Geçtiğimiz bir kaç senedir köylülerimiz sebze ve meyvenin veriminde çok düşüklükler yaşadılar. Bazı durumlarda hiç ürün almadıklarını bile dile getirmişlerdir. Mesele şu ki; bu konuda uzman kişi ve kuruluşlar bu sorunların sebebini araştırıyorlar mı, sebeplerini sorguluyorlar mı, merak ediyorum.
Diğer taraftan bazı çevre örgütleri, bilim adamları dünyamızın yirmi-otuz yıl sonra büyük bir kuraklıkla başbaşa kalacağını, susuzluğun insanların en büyük sorunu olacağını söylüyorlar. Ama bizler, bizi yönetenler bu feryatlara kulaklarını tıkamışlar, görmüyor, duymuyor, aldırmıyorlar. Sebebini bilene aşkolsun!...
Bizler ne ülkeyi yönetenleriz, ne de bilim adamı. Ama insanın geleceğini düşünmesi için de bunların olması gerekmez diye düşünüyorum. Ancak iş icraata gelince insanın eli kolu bağlı, imkanları kısıtlı oluyor. Ancak yine de benim naçizane görüşüm gelecekteki kuraklığı bugünden görüp gerekli önlemleri almak için sihirbaz olmaya gerek yoktur. Bir süredir tartışılan konular bilimsel gerçeğe dayandırılarak harekete geçmek kaçınılmazdır.
Günümüzde bu konularda gerekli çalışmaların, araştırmaların yeterince yapılmadığını düşünüyorum. Örneğin ilçemizin yeterince yağış almadığı, yakın çevremize yoğun şekilde yağmur yağarken ilçe sınırlarımıza fazla düşmemesi hep merak konusu olmuştur. Bazı iddialara göre bunun sebebi çevre köylerimizdeki 15 kadar göletin bulunmasından kaynaklandığı iddia edilmişti. Çok gölet olması sebebiyle nem oranının artmasının bulutları ve yağmurları uzaklaştırdığı söylenmişti. Ancak konunun uzmanlarının ve yetkililerin bu konularda hiçbir çalışma yapmadıklarını düşünüyorum. Yaptılarsa bilgi edinmek istediğimizi de belirtelim.
Çevre ve doğa için elbirliği yapmalıyız. Birincisi dağlardaki yağmur çeken bitki türünü ve miktarını artırmalıyız. Yerleşim yerlerinin yakınlarında yetiştirilen kavak, selvi, söğüt gibi çok su tüketen bitki türlerini azaltmalıyız. Su kaynaklarını bilinçli kullanmayı, suyu tasarruflu tüketmeyi öğrenmeliyiz. Yeraltı sularının gelişigüzel kullanımını sonlandırmalıyız. Akarsu ve derelerimizin boşuna akmasını, akan suyun en iyi şekilde kullanılmasını sağlamalıyız. Ve en önemli olanı ise üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin denizlerinden yararlanmayı bugünden sağlamalı, tuzlu deniz suyunun içme ve tarım amaçlı kullanılmasına yönelik gerekli altyapı çalışmalarını hızlı bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Gelecekteki kuraklığa karşı bu ve bunun gibi önlemleri bugünden alırsak kurtulabiliriz. Belki daha sonra çok geç olabilir
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.