Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

SÜT VE YARINI

İlçemizde besicilik yapan vatandaşlarımız, elde ettikleri üç beş kilo sütü ellerinden geldiğince değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bakıp beslediği hayvanlarından sağlayacakları bu geliri yine hayvanların yem ihtiyaçları için kullanırlar. Banaz ve köylerinden günlük olarak süt toplayan tahmini 10 firma sayılabilir. Bunlar da adeta zamanla yarışarak süt bozulmadan imalat yerine ulaştırma yarışına girerler. Nihayetinde üretici kiloda 10-20 kuruş kazanç için çalıştıklarını belirterek sitem eder. Toplayan yerler de daha az kazanç sağladıklarını söylerler. Üreticiler zamanında ve tam para alamamaktan, firmalar antibiyotikli, sulu süt verilmesinde dert yanar. Bu silsile böylece devam eder gider. Herkes halinden şikayetçi. Herkes yaşamından mutlu ve memnun değil. Konunun özü diğer olaylarda da durum aynı yani hiç kimse istediğini elde edemiyor. Süt konusunda besiciler asıl şikayetçi kesim gibi görünse de yaptığımız incelemelerde aracıların da arada kaldıkları yönünde belirtiler mevcut. Yani sütü üreten de, alan da, alıp başka yerlere satan da, markete getiren de, marketten alıp kullanan ve çoluk çocuğuna içiren de hiç memnun değil. İşin diğer bir garip yanı yöremizde evde kullanılacak, içilecek veya yoğurt yapılacak sütün kilosu 2 liradan satılmaktadır. Ama marketlerde işlenmiş, pastorize edilmiş, paketlenmiş ve bunlara bir de nakliye ile kar bedeli yüklenmiş sütün normal fiyatı 1.85 kuruş, indirim yapıldığında 1 lira 50, 1 lira 60 kuruşa satılabilmektedir. Bundaki garipliğin çözülebilmesi imkan dahilinde bir durum gibi gözükmemektedir. Ancak bu durum yine bizim konumuzla ilgili bir şey değil. Bizim konumuz üretimde nasıl başarı sağlanır. Kazancımız nasıl artırılabilir bunları irdelemek gerekir. Yakın tarihimizde bir kooperatifleşme gerçeği yaşadık. Aslında çoğumuz bunu bilmeyebilir de. Ancak günümüz artık küçük bireylerin değil, büyük tekvücut olanların ayakta kaldığı gündür. Küçüklerin yok olmaya mahkum olduğunu asla unutmamak gerekir. Şöyle küçük yollu bir hayal kuralım. Bir köyde 50 hanede toplam 100 adet büyükbaş hayvan besleniyor. Buralardan kimisinde 50 kilo, kimisinde 10 kilo süt elde ediliyor. Bunların bakımı için en az 50 hane sakini uğraşıyor. 50 ayrı araçla 50 kişi ayrı yem getiriyor. Bu sütleri toplamak için firma 50 ayrı eve uğrayıp tek tek sütleri topluyor. Sütlerin kimisi sulu, kimisi antibiyotikli, kimisi de bakterili çıkıyor. Masrafı, emeği, eziyeti düşünün artık. Oysa bu köye mevcuda yetecek kadar bir besihane yapılsa, köylüler bütün hayvanlarını burada toplasa, herkes sayısına göre ilk etapta para yatırsa, bunlara 3-5 kadar bakıcı tutulsa, sağlıklı, bakımlı ve düzenli bir besicilik yapılsa, eti, sütü toplu satılsa, yemi, ilacı toplu ve ucuza alınsa, yani bilinçli bir sütçülük, mantıklı bir besicilik yapılsa iyi olmaz mı? Elbette çok çok iyi olur. Zaten bunları yapamayan, yapmayan küçük üreticiler zaman içinde yok olacaktır. Bunu asla unutmamak ve bir an önce ilk adımı atmak, en azından bunu denemek gerekir. Yok olmadan ayakta kalmanın, elimizdekini koruyup büyütmenin tek yolu budur sanırım. Zamanı geçtiğinde üzülüp ağlamamak için, bugünden yarın için çalışmamız gerekiyor.
Ekleme Tarihi: 04 Mayıs 2017 - Perşembe

SÜT VE YARINI

İlçemizde besicilik yapan vatandaşlarımız, elde ettikleri üç beş kilo sütü ellerinden geldiğince değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bakıp beslediği hayvanlarından sağlayacakları bu geliri yine hayvanların yem ihtiyaçları için kullanırlar.
Banaz ve köylerinden günlük olarak süt toplayan tahmini 10 firma sayılabilir. Bunlar da adeta zamanla yarışarak süt bozulmadan imalat yerine ulaştırma yarışına girerler.
Nihayetinde üretici kiloda 10-20 kuruş kazanç için çalıştıklarını belirterek sitem eder. Toplayan yerler de daha az kazanç sağladıklarını söylerler. Üreticiler zamanında ve tam para alamamaktan, firmalar antibiyotikli, sulu süt verilmesinde dert yanar. Bu silsile böylece devam eder gider.
Herkes halinden şikayetçi. Herkes yaşamından mutlu ve memnun değil. Konunun özü diğer olaylarda da durum aynı yani hiç kimse istediğini elde edemiyor.
Süt konusunda besiciler asıl şikayetçi kesim gibi görünse de yaptığımız incelemelerde aracıların da arada kaldıkları yönünde belirtiler mevcut. Yani sütü üreten de, alan da, alıp başka yerlere satan da, markete getiren de, marketten alıp kullanan ve çoluk çocuğuna içiren de hiç memnun değil.

İşin diğer bir garip yanı yöremizde evde kullanılacak, içilecek veya yoğurt yapılacak sütün kilosu 2 liradan satılmaktadır. Ama marketlerde işlenmiş, pastorize edilmiş, paketlenmiş ve bunlara bir de nakliye ile kar bedeli yüklenmiş sütün normal fiyatı 1.85 kuruş, indirim yapıldığında 1 lira 50, 1 lira 60 kuruşa satılabilmektedir. Bundaki garipliğin çözülebilmesi imkan dahilinde bir durum gibi gözükmemektedir.
Ancak bu durum yine bizim konumuzla ilgili bir şey değil. Bizim konumuz üretimde nasıl başarı sağlanır. Kazancımız nasıl artırılabilir bunları irdelemek gerekir.
Yakın tarihimizde bir kooperatifleşme gerçeği yaşadık. Aslında çoğumuz bunu bilmeyebilir de. Ancak günümüz artık küçük bireylerin değil, büyük tekvücut olanların ayakta kaldığı gündür. Küçüklerin yok olmaya mahkum olduğunu asla unutmamak gerekir.
Şöyle küçük yollu bir hayal kuralım. Bir köyde 50 hanede toplam 100 adet büyükbaş hayvan besleniyor. Buralardan kimisinde 50 kilo, kimisinde 10 kilo süt elde ediliyor. Bunların bakımı için en az 50 hane sakini uğraşıyor. 50 ayrı araçla 50 kişi ayrı yem getiriyor. Bu sütleri toplamak için firma 50 ayrı eve uğrayıp tek tek sütleri topluyor. Sütlerin kimisi sulu, kimisi antibiyotikli, kimisi de bakterili çıkıyor. Masrafı, emeği, eziyeti düşünün artık.
Oysa bu köye mevcuda yetecek kadar bir besihane yapılsa, köylüler bütün hayvanlarını burada toplasa, herkes sayısına göre ilk etapta para yatırsa, bunlara 3-5 kadar bakıcı tutulsa, sağlıklı, bakımlı ve düzenli bir besicilik yapılsa, eti, sütü toplu satılsa, yemi, ilacı toplu ve ucuza alınsa, yani bilinçli bir sütçülük, mantıklı bir besicilik yapılsa iyi olmaz mı? Elbette çok çok iyi olur. Zaten bunları yapamayan, yapmayan küçük üreticiler zaman içinde yok olacaktır. Bunu asla unutmamak ve bir an önce ilk adımı atmak, en azından bunu denemek gerekir.
Yok olmadan ayakta kalmanın, elimizdekini koruyup büyütmenin tek yolu budur sanırım. Zamanı geçtiğinde üzülüp ağlamamak için, bugünden yarın için çalışmamız gerekiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.