Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

YERLİ MALI

Bugünlerde okullardaki çocuklarımız “yerli malı” haftasını kutlama telaşındalar. Kendi taraflarında bir heyecan, bir coşku var görülmeye değer. Elbette bu memlekette yeni yetişen çocuklarımıza yerli malını özendirmek için çeşitli etkinlikler yapacağız. Elbette onlara kendi tükettiklerini üretmenin ne denli önemli olduğunu aşılayacağız. Ama büyüklerimiz bize bunu nasıl yapacağımızı anlatmalılar. Zira anne ve babalar bu konudaki çıkmazı nasıl aşabileceklerini bilemiyorlar. Konuyu şöyle açmak istiyorum. Çoğunlukla öğretmenler çocuklara ağır bir külfet yüklemek istemezler. Fazla masraf olmasın diye. Onun için de “çocuklar, herkes kendi imkanınca bir şeyler getirsin, yerli malı haftasını kutlayalım” diye geçiştiriyor. Bazıları ise, “çocuklar kola, bisküvi, meyve, çerez getirin” diyor. Ondan sonra da çocuk; Amerika’dan kolayı, Rusya, Litvanya, Ukrayna’dan ithal edilen buğdaydan yapılmış bisküvi, Ekvator’dan ithal edilen muz, çeşitli ülkelerden ithal edilen ceviz, badem, kaju alarak “yerli malı” haftası kutlayabilir mi? En barizi de kıymalı pide isteyen öğretmene Litvanya’dan ve Polonya’dan ithal edilen buğday ve kıymanın pidesinin yerliliğini nasıl anlatırsınız? Gerçekten de çok zor. Düştüğümüz bu durum, içinde bulunduğumuz ahval hiç de hoş değil.  Esasen günümüzde dışa bağımlı olmamak elde değil. Ama yinede kendi kendine yeten bir ülke iken eti, nohutu, fasulyeyi, çerezi, kolayı, zeytin yağı, çiçek yağını, buğdayı, unu, mısırı, pirinci ve buraya sığmayacak kadar fazla olan tüketim maddelerini dışarıdan almamız akla alamet değil. İthal olan tarım ürünlerine göz atacak olursak; Meksika’dan nohut, Yunanistan’dan armut, Bulgaris-tan’dan saman, Amerika’dan şeker, İtalya’dan elma, İspanya’dan mar-ul, Almanya’dan kabak, İsrail’den ıspanak, Kanada’dan mercimek, Rusya’dan buğday, Fransa’dan arpa, Japonya’dan ayçiçeği alıp almadığımızı gerçekten sorgulamamız lazımdır. Bir telefonu, bir bilgisayarı, bir tıbbi ve teknolojik aletleri ithal etmemiz, yani dışarıdan almamız gayet doğaldır. Ama bir tarım ürünü, bir hayvansal ürünü dışarıdan alınıyorsa vay halimize... Eğri oturup doğru konuşmak ve gerçekçi olmak gerekir. Bizim bizden başka dostumuz yoktur. Onun içindir ki akıllı olmamız ve üretim yapmamız lazımdır. Bugün her ne sebeple olursa olsun ülkemizdeki şeker fabrikalarını teker teker satarak kapattırmak ve arkasından Amerika’dan şeker ithal etmek ne kadar yanlış ise bu ülkede üretim yapacak olan çiftçiye mazotu 6 liradan, gemiye ve yata 2 liradan vermek o kadar yanlıştır. Ülkemizde iyi bir tarım politikası ile çiftçi desteklenmeli, fabrikatör ve üretime katkı sağlayacak sanayici siyasi rant düşünmeksizin adil bir şekilde sahip çıkılmalıdır.
Ekleme Tarihi: 18 Aralık 2018 - Salı

YERLİ MALI

Bugünlerde okullardaki çocuklarımız “yerli malı” haftasını kutlama telaşındalar. Kendi taraflarında bir heyecan, bir coşku var görülmeye değer.
Elbette bu memlekette yeni yetişen çocuklarımıza yerli malını özendirmek için çeşitli etkinlikler yapacağız. Elbette onlara kendi tükettiklerini üretmenin ne denli önemli olduğunu aşılayacağız. Ama büyüklerimiz bize bunu nasıl yapacağımızı anlatmalılar. Zira anne ve babalar bu konudaki çıkmazı nasıl aşabileceklerini bilemiyorlar.
Konuyu şöyle açmak istiyorum. Çoğunlukla öğretmenler çocuklara ağır bir külfet yüklemek istemezler. Fazla masraf olmasın diye. Onun için de “çocuklar, herkes kendi imkanınca bir şeyler getirsin, yerli malı haftasını kutlayalım” diye geçiştiriyor. Bazıları ise, “çocuklar kola, bisküvi, meyve, çerez getirin” diyor. Ondan sonra da çocuk; Amerika’dan kolayı, Rusya, Litvanya, Ukrayna’dan ithal edilen buğdaydan yapılmış bisküvi, Ekvator’dan ithal edilen muz, çeşitli ülkelerden ithal edilen ceviz, badem, kaju alarak “yerli malı” haftası kutlayabilir mi?
En barizi de kıymalı pide isteyen öğretmene Litvanya’dan ve Polonya’dan ithal edilen buğday ve kıymanın pidesinin yerliliğini nasıl anlatırsınız?
Gerçekten de çok zor. Düştüğümüz bu durum, içinde bulunduğumuz ahval hiç de hoş değil. 
Esasen günümüzde dışa bağımlı olmamak elde değil. Ama yinede kendi kendine yeten bir ülke iken eti, nohutu, fasulyeyi, çerezi, kolayı, zeytin yağı, çiçek yağını, buğdayı, unu, mısırı, pirinci ve buraya sığmayacak kadar fazla olan tüketim maddelerini dışarıdan almamız akla alamet değil.
İthal olan tarım ürünlerine göz atacak olursak; Meksika’dan nohut, Yunanistan’dan armut, Bulgaris-tan’dan saman, Amerika’dan şeker, İtalya’dan elma, İspanya’dan mar-ul, Almanya’dan kabak, İsrail’den ıspanak, Kanada’dan mercimek, Rusya’dan buğday, Fransa’dan arpa, Japonya’dan ayçiçeği alıp almadığımızı gerçekten sorgulamamız lazımdır.
Bir telefonu, bir bilgisayarı, bir tıbbi ve teknolojik aletleri ithal etmemiz, yani dışarıdan almamız gayet doğaldır. Ama bir tarım ürünü, bir hayvansal ürünü dışarıdan alınıyorsa vay halimize...
Eğri oturup doğru konuşmak ve gerçekçi olmak gerekir. Bizim bizden başka dostumuz yoktur. Onun içindir ki akıllı olmamız ve üretim yapmamız lazımdır. Bugün her ne sebeple olursa olsun ülkemizdeki şeker fabrikalarını teker teker satarak kapattırmak ve arkasından Amerika’dan şeker ithal etmek ne kadar yanlış ise bu ülkede üretim yapacak olan çiftçiye mazotu 6 liradan, gemiye ve yata 2 liradan vermek o kadar yanlıştır.
Ülkemizde iyi bir tarım politikası ile çiftçi desteklenmeli, fabrikatör ve üretime katkı sağlayacak sanayici siyasi rant düşünmeksizin adil bir şekilde sahip çıkılmalıdır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.