Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

YERSENİZ

Bizler gerçekten çok güzel, çok mükemmel bir ülkede yaşıyoruz. Havası, suyu, doğal güzellikleri, olağanüstü özellikleri, verimli toprakları.... Her şeyiyle dört dörtlük bir coğrafya. Düşünsenize Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Anamur’a her köşesi bir harika.  Bakınız, sadece bir kaç tropikal meyve haricinde herşey yetişiyor. Bakliyat, hububat, pirinç, pancar, haşhaş. Tarım, hayvancılık, balıkçılık olanakları, hem de sınırsız. Daha neler neler... Çok değil daha 15-20 yıl önce kendi kendine yetebilen 10 ülkeden biriydik. Şimdi?... Yanlış politikalar... Tarim, hayvancılık, ekonomik, sosyal açıdan yanlış politikalar... Şimdi çok şey kaybettik. Çalışma, üretme, tasarruf yeteneklerimizi kaybettik, halâ da kaybetmeye devam ediyoruz. Son derece tüketici, harcayıcı, müsrif bir toplum olduk çıktık. Acaba diyorum bizi özellikle mi böyle bir yapıya sürüklediler. Birileri bunlar üretmesin, yetiştirmesin, çabalamasın, hazırdan yesin, içsin, rahata alışsın. Tüketsin, harcasın, sefa sürsün, sonra da bize mahkûm olsun. Hepimize ilkokulda ilk olarak öğretilen “Karınca ile Ağustos Böceğinin hikayesi”ni nasıl da unutturdular. Önceleri kendi ürettiğimiz yiyeceklerin tadını unutturdular. Sonra bir şekilde daha gösterişli olmasına rağmen ot gibi sebzeleri, meyveleri önümüze sürdüler. “Yerseniz bu, istemezseniz de yemeyin!”... Sonra hazır yiyecekler... Eskiden insanlarımız KARINCA gibiydi. Analarımız, bacılarımız yazın verimli güzelliğinden sonuna kadar yararlanırdı. O güzelim domatesten salçalarını yapardı. Hormonsuz, sağlıklı, canım biberleri, domatesleri, fasulyeleri, patlıcanları, kabakları hatta üzümleri, erikleri, kayısıları güneşin bomba gibi yararlı sıcaklarında kuruturlardı. Yine o güzelim sebzelerden tarhanasını yapar, bulgurunu, haşhaşını kaynatır, yardırırdı. Acaba hormonlu mu, vitaminsiz mi, virüslü mü diye bir kaygısı da olmazdı. Hazırcılığa alıştırdılar. Hepimizi!... Bugün aldığımız, yediğimiz ürünlerin yüzde 99'unda hormon var, katkı maddesi, var ilaç kalıntısı, zararlı bakteriler var. Ne yazık ki var! Hiç düşündünüz mü; o güzelim şeker fabrikaları neden satıldı, neden özelleştirildi. O doğal pancardan üretilen en az zararlı şekerlerden yakında mahrum olacağız. Çünkü bu fabrikaları alanlar üretilen şeker pancarını kendi ülkelerine götürüp bizlere şeker kamışından üretilen en zararlı şekerleri kapalı ambalajlarda, ne olduğunu belirtmeden sunacaklar. Ben düşündüm... Bir mantık, bir avantaj, bir yarar; elle tutulur, gözle görülür bir fayda göremedim. Belki sizler görürsünüz... Yazacak, anlatacak daha çok konu, müthiş ayrıntı var. Bunları yazmakla, anlatmakla Donkişot’luktan başka birşey yapmıyoruz. Bunu da biliyoruz ama ülkemizi, insanımızı sevdiğimizden dolayı yazmadan geçemiyoruz. Belki yapılanların bazıları dünyanın bütünü ile ilgili zorunluluklar da olabilir ama ülkesini, milletini seven insan bu kadar kolay karar veremez, vermemelidir. Vatanını, milletini seven insan, ülkemizi, bizleri yönetenler en doğruyu, en düzgünü bulmakla, araştırmakla yükümlüdür...
Ekleme Tarihi: 23 Şubat 2021 - Salı

YERSENİZ

Bizler gerçekten çok güzel, çok mükemmel bir ülkede yaşıyoruz. Havası, suyu, doğal güzellikleri, olağanüstü özellikleri, verimli toprakları....
Her şeyiyle dört dörtlük bir coğrafya. Düşünsenize Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Anamur’a her köşesi bir harika. 
Bakınız, sadece bir kaç tropikal meyve haricinde herşey yetişiyor. Bakliyat, hububat, pirinç, pancar, haşhaş. Tarım, hayvancılık, balıkçılık olanakları, hem de sınırsız. Daha neler neler...
Çok değil daha 15-20 yıl önce kendi kendine yetebilen 10 ülkeden biriydik. Şimdi?...
Yanlış politikalar...
Tarim, hayvancılık, ekonomik, sosyal açıdan yanlış politikalar...
Şimdi çok şey kaybettik. Çalışma, üretme, tasarruf yeteneklerimizi kaybettik, halâ da kaybetmeye devam ediyoruz.
Son derece tüketici, harcayıcı, müsrif bir toplum olduk çıktık. Acaba diyorum bizi özellikle mi böyle bir yapıya sürüklediler.
Birileri bunlar üretmesin, yetiştirmesin, çabalamasın, hazırdan yesin, içsin, rahata alışsın. Tüketsin, harcasın, sefa sürsün, sonra da bize mahkûm olsun.
Hepimize ilkokulda ilk olarak öğretilen “Karınca ile Ağustos Böceğinin hikayesi”ni nasıl da unutturdular.
Önceleri kendi ürettiğimiz yiyeceklerin tadını unutturdular. Sonra bir şekilde daha gösterişli olmasına rağmen ot gibi sebzeleri, meyveleri önümüze sürdüler. “Yerseniz bu, istemezseniz de yemeyin!”...
Sonra hazır yiyecekler...
Eskiden insanlarımız KARINCA gibiydi.
Analarımız, bacılarımız yazın verimli güzelliğinden sonuna kadar yararlanırdı. O güzelim domatesten salçalarını yapardı. Hormonsuz, sağlıklı, canım biberleri, domatesleri, fasulyeleri, patlıcanları, kabakları hatta üzümleri, erikleri, kayısıları güneşin bomba gibi yararlı sıcaklarında kuruturlardı.
Yine o güzelim sebzelerden tarhanasını yapar, bulgurunu, haşhaşını kaynatır, yardırırdı. Acaba hormonlu mu, vitaminsiz mi, virüslü mü diye bir kaygısı da olmazdı.
Hazırcılığa alıştırdılar.
Hepimizi!...
Bugün aldığımız, yediğimiz ürünlerin yüzde 99'unda hormon var, katkı maddesi, var ilaç kalıntısı, zararlı bakteriler var.
Ne yazık ki var!
Hiç düşündünüz mü; o güzelim şeker fabrikaları neden satıldı, neden özelleştirildi. O doğal pancardan üretilen en az zararlı şekerlerden yakında mahrum olacağız. Çünkü bu fabrikaları alanlar üretilen şeker pancarını kendi ülkelerine götürüp bizlere şeker kamışından üretilen en zararlı şekerleri kapalı ambalajlarda, ne olduğunu belirtmeden sunacaklar.
Ben düşündüm...
Bir mantık, bir avantaj, bir yarar; elle tutulur, gözle görülür bir fayda göremedim. Belki sizler görürsünüz...
Yazacak, anlatacak daha çok konu, müthiş ayrıntı var. Bunları yazmakla, anlatmakla Donkişot’luktan başka birşey yapmıyoruz. Bunu da biliyoruz ama ülkemizi, insanımızı sevdiğimizden dolayı yazmadan geçemiyoruz.
Belki yapılanların bazıları dünyanın bütünü ile ilgili zorunluluklar da olabilir ama ülkesini, milletini seven insan bu kadar kolay karar veremez, vermemelidir.
Vatanını, milletini seven insan, ülkemizi, bizleri yönetenler en doğruyu, en düzgünü bulmakla, araştırmakla yükümlüdür...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.