Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Mehmet Fatih TEKİN
Köşe Yazarı
Mehmet Fatih TEKİN
 

FİLİSTİN MESELESİNE FARKLI AÇIDAN BAKMAK

Bir baba düşünün, kızına doğum günü hediyesi olarak öldürdüğü çocukları hediye ediyor ve bunu canlı canlı videoya çekiyor! Tarih bunlar kadar kötülüğün sıradanlaştırıldığı ahlaksız bir topluma şahit olmuştur elbet ama sadece tarihin kötü sayfalarında kalmıştı oysa şimdi bu vahşet tarihi video kayıtlarıyla hepimizi bir insan olarak daha çok yaralıyor. Sanırım insanlığını kaybetmemiş her birey bu üzücü kayıtlar hakkında benzer düşüncelere sahiptir. Videodaki sesleniş şu şekilde: “Bu bombalama, kızım Prenses Ayala’ya doğum günü hediyesi olarak hediye ediyorum bugün iki yaşına giriyor.” Filistin meselesine farklı noktalardan bakmak mümkün birçok uluslararası sorunu içinde barındırıyor. Ancak ben mevzuyu felsefi açıdan ele alarak konun üzerine biraz kafa yoralım istedim.  Yahudi soykırımını hepimiz duymuşuzdur. Hannah Arendt 14 Ekim 1906 4 Aralık 1975, Almanya doğumlu Yahudi kökenli Amerikalı siyaset bilimcidir. İşte bu soykırımı ele alan Arendt meselenin sadece bir soykırımdan ziyade daha farklı bakış açılarını ortaya koymaktadır. Hannah Arendt düşüncesine göre esasında Naziler'in Yahudilere uygulamış oldukları kötülükleri bütün insanlığa karşı suç olarak görmektedir. Olaylar sonucunda Nazi Subay'ının yargılama sürecine gözlemci olarak katılmış, yaşanılan bu insanlık dramını Kötülüğün Sıradanlığı Adolf Eichman Kudüs'te adlı eseriyle kötülüğün nasıl sıradanlaştırıldığını açıklamıştı. Sanırım bugün hayatta olsaydı yaşanan insanlık dramlarına da cesurca benzer bir bakış açısıyla yorumlayıp yapılanların bir insanlık suçu olduğunu söylemekten kaçınmazdı. Kötü anlam itibariyle farklı şekillerde açıklanmaktadır. Amaç bakımından uygunsuzluk, kusurlu ve yetersiz olan, korku ve endişe verici; zarar, acı ve rahatsızlık veren olarak ifade edildiği gibi zararlı etkide bulunan; ahlaki açıdan, iyinin zıttı, yanlış ya da kabul edilemez veya mutluluğa, ideallere, iyi amaçlara ulaşmayı engelleyen durum, oluşum için kullanılan kavram şeklinde açıklanmaktadır. Kötülük insan davranışları ve evrene yönelimleri sonucu oluşturduğu zarar durumlarına denir. Ayrıca Hannah Arendt'in kötülük düşüncesi bağlamında ifade ettiğimiz ahlaki kötülük ise soykırım, işkence, cinayet türünden, bilinçli (ya da bilinçsiz) insan davranışlarının sonucunda oluşan, insanın insanı öldürmesi, işkenceye maruz bırakması sonucu olan, insanın ahlaki ödevlerini yerine getirmemesinden, bazen de getirmesi sonucu doğan, ikinci kötülük türüdür. Bugün Kudüs halkının maruz kaldığı bu kötülük yıllar sonrasında eğer bu kötülüğü yapanları yargılama süreci oluşursa Yahudilerin de benzer suçları işlemesi bakımından benzerlik taşımaktadır. Bakıldığında milli sınırlar dışındaki bir düşmanı yok etmekle, vatan sınırları içerisindeki bir bireyi öldürmek farklı değerlere karşılık gelmektedir. Yahudilerin Kudüs halkına yapmış olduğu kötülüğün sıradanlığı buradan kaynaklanmaktadır. Esasında bu bir gerçeklik olup ikisi de bireyi yok etmektir. Aynı olayın hem iyi hem de kötü olarak ifade edilebilmesi, Yahudilerin veya sorgulayan bireylerin içinden çıkamadığı çelişkiyi ortaya koymaktadır. Bu çelişkiden kurtulabilmek için yalnızca kendi toplum sınırları ve değer yargılarıyla kalmayıp, değer yargılarımızı genelleştirmek ve bütün insanlığa karşı tam evrenselliğe doğru ilerlemek gerektiğini söylemek mümkündür. Yalnızca bu evrensel bakış açısı kazanıldığında mutlak anlamda adam öldürmenin değerini fark edebilmek mümkündür. Acaba gerçekten bunu göremiyorlar mı ya da kendi menfaatleri için bütün halkı acı çektirmekten çekinmiyorlar mı? Arendt'in kötülük düşüncesini açıklamasını yaşadığı dönem bağlamında değerlendirmek mümkündür. İkinci Dünya Savaşı sonucunda ortaya çıkan bunalım, şiddet, korku ve acıların yaşandığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bir takım milletler bu yaşanan insanlık dramından ders almayarak insanların canını yakar hale gelmişlerdir. Temel sorusu üzerimize görev olmayan şeylere karışmamak veya kimseye kötülük etmemek, bireyi iyi biri yapamadığı gibi bu insanlık dışı durumlara sessiz kalmanın da kötülüğün sıradanlaşmasına katkı sağladığı görülmektedir. Esasında eğer yaşanılan insanlık dramları dışındaysak eğer ve bir şekilde kötülüğü dile getirmiyorsak hepimiz suçluyuz! Siyasi rejimler tarafından gerçekleştiren durumları sorgulamak ve üzerine düşünmek kötülüklerin ortaya çıkmasını azaltıcı bir etki bırakır. En azından farkındalığını sağlamış bir millet oluruz. Çünkü bitki ve hayvanlar açısından kötü olan şeye doğru eğilim görülmezken sadece insan iyiye olduğu gibi kötüye de yönelmektedir. Yönelimlerinin amacını seçme melekesi olan bilinç, iyiyi istediği gibi kendi menfaatleri açısından kötüyü de arzulayabiliyor. Bunun nedeni, bireyin duyumsal zevklerle siyaset başta olmak üzere farklı alanlarda yüksek amaçlar arasında bölünmüş olmasından kaynaklanmaktadır. Siyasi açıdan bakacak olursak bazen insanda iyi yaşamak, çok kazanmak, daha fazla toprak kazanmak, daha fazla mevki gibi duyumsal zevklere odaklanarak kötüye yönelmektedir. Sonucunda haksızlık, şiddet, soykırım, hile ile siyasi yalan bireyin kendi seçimi olan kötülükler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazen ise evrensel düze götürücü yüksek amaçlara odaklanarak iyiye yönelim söz konusudur. İnsanlığı düze çıkaracak olan evrensel amaçlara odaklanmak gibi geliyor. Çünkü böyle bir amaç topyekûn bir çabayı gerekli kılmaktadır. Siyasette bencillikle yaklaşımlarımız bir kenara bırakıldığında başkaları açısından adaletle merhameti seçme durumu gerçekleşmektedir. Kendi menfaatlerimizi geri plana atıp enerjimizi insanlık adına kullanabiliyoruz. Bunun yanı sıra ne kadar kötü de olsa ahlak değeri olarak iyinin, siyaset alanında yapılan soykırım gibi acı tecrübelerin denenmesi sonucunda iyinin oluşmasına katkı sağladığını söylemek mümkündür.  Ancak toplumlar yaşanan acı tecrübelerden ders almıyorsa bütün milletlerin başına bela olmaktan da hala geri durmuyor demektir. İnsan harekete başladıkça epistemolojik açıdan iyinin bilgisi, vicdani bağlamda gelişim göstermektedir. Önce hareket ediyor eylem gerçekleştiriyoruz ve sonucunda insanlık dışı acı ile yüzleşerek üzerine düşünmemize katkı sağlıyor. Bu düşünceden hareketle kötü hükmü çıkarılmaktadır.  Aslında bugün tarih sahnesinde yaşadığımız bu kötülükler kötülüğün nasılda sıradanlaştırdığını göstermektedir. Yani bize dokunmayan yılanın bin yıl yaşamasına karşı çıkmazsak yaşanılan insanlık dramlarını tekrar tekrar görmeye de engel olmak istemediğimiz anlamını taşımaktadır. O zaman yazımıza Arendt'in şu meşhur sorusuyla son verip herkesi düşünmeye ve idrak etmeye davet ediyorum: Üzerimize görev olmayan şeylere karışmamak veya kimseye kötülük etmemek, bireyi iyi biri yapabilir mi?     Mehmet Fatih TEKİN   Felsefe Grubu Öğretmeni,    Sosyolog, Öğrenci Koçu, Aile Danışmanı
Ekleme Tarihi: 12 Aralık 2023 - Salı

FİLİSTİN MESELESİNE FARKLI AÇIDAN BAKMAK

Bir baba düşünün, kızına doğum günü hediyesi olarak öldürdüğü çocukları hediye ediyor ve bunu canlı canlı videoya çekiyor!
Tarih bunlar kadar kötülüğün sıradanlaştırıldığı ahlaksız bir topluma şahit olmuştur elbet ama sadece tarihin kötü sayfalarında kalmıştı oysa şimdi bu vahşet tarihi video kayıtlarıyla hepimizi bir insan olarak daha çok yaralıyor. Sanırım insanlığını kaybetmemiş her birey bu üzücü kayıtlar hakkında benzer düşüncelere sahiptir. Videodaki sesleniş şu şekilde: “Bu bombalama, kızım Prenses Ayala’ya doğum günü hediyesi olarak hediye ediyorum bugün iki yaşına giriyor.” Filistin meselesine farklı noktalardan bakmak mümkün birçok uluslararası sorunu içinde barındırıyor. Ancak ben mevzuyu felsefi açıdan ele alarak konun üzerine biraz kafa yoralım istedim. 
Yahudi soykırımını hepimiz duymuşuzdur. Hannah Arendt 14 Ekim 1906 4 Aralık 1975, Almanya doğumlu Yahudi kökenli Amerikalı siyaset bilimcidir. İşte bu soykırımı ele alan Arendt meselenin sadece bir soykırımdan ziyade daha farklı bakış açılarını ortaya koymaktadır. Hannah Arendt düşüncesine göre esasında Naziler'in Yahudilere uygulamış oldukları kötülükleri bütün insanlığa karşı suç olarak görmektedir. Olaylar sonucunda Nazi Subay'ının yargılama sürecine gözlemci olarak katılmış, yaşanılan bu insanlık dramını Kötülüğün Sıradanlığı Adolf Eichman Kudüs'te adlı eseriyle kötülüğün nasıl sıradanlaştırıldığını açıklamıştı. Sanırım bugün hayatta olsaydı yaşanan insanlık dramlarına da cesurca benzer bir bakış açısıyla yorumlayıp yapılanların bir insanlık suçu olduğunu söylemekten kaçınmazdı.
Kötü anlam itibariyle farklı şekillerde açıklanmaktadır. Amaç bakımından uygunsuzluk, kusurlu ve yetersiz olan, korku ve endişe verici; zarar, acı ve rahatsızlık veren olarak ifade edildiği gibi zararlı etkide bulunan; ahlaki açıdan, iyinin zıttı, yanlış ya da kabul edilemez veya mutluluğa, ideallere, iyi amaçlara ulaşmayı engelleyen durum, oluşum için kullanılan kavram şeklinde açıklanmaktadır. Kötülük insan davranışları ve evrene yönelimleri sonucu oluşturduğu zarar durumlarına denir. Ayrıca Hannah Arendt'in kötülük düşüncesi bağlamında ifade ettiğimiz ahlaki kötülük ise soykırım, işkence, cinayet türünden, bilinçli (ya da bilinçsiz) insan davranışlarının sonucunda oluşan, insanın insanı öldürmesi, işkenceye maruz bırakması sonucu olan, insanın ahlaki ödevlerini yerine getirmemesinden, bazen de getirmesi sonucu doğan, ikinci kötülük türüdür. Bugün Kudüs halkının maruz kaldığı bu kötülük yıllar sonrasında eğer bu kötülüğü yapanları yargılama süreci oluşursa Yahudilerin de benzer suçları işlemesi bakımından benzerlik taşımaktadır.
Bakıldığında milli sınırlar dışındaki bir düşmanı yok etmekle, vatan sınırları içerisindeki bir bireyi öldürmek farklı değerlere karşılık gelmektedir. Yahudilerin Kudüs halkına yapmış olduğu kötülüğün sıradanlığı buradan kaynaklanmaktadır. Esasında bu bir gerçeklik olup ikisi de bireyi yok etmektir. Aynı olayın hem iyi hem de kötü olarak ifade edilebilmesi, Yahudilerin veya sorgulayan bireylerin içinden çıkamadığı çelişkiyi ortaya koymaktadır. Bu çelişkiden kurtulabilmek için yalnızca kendi toplum sınırları ve değer yargılarıyla kalmayıp, değer yargılarımızı genelleştirmek ve bütün insanlığa karşı tam evrenselliğe doğru ilerlemek gerektiğini söylemek mümkündür. Yalnızca bu evrensel bakış açısı kazanıldığında mutlak anlamda adam öldürmenin değerini fark edebilmek mümkündür. Acaba gerçekten bunu göremiyorlar mı ya da kendi menfaatleri için bütün halkı acı çektirmekten çekinmiyorlar mı?
Arendt'in kötülük düşüncesini açıklamasını yaşadığı dönem bağlamında değerlendirmek mümkündür. İkinci Dünya Savaşı sonucunda ortaya çıkan bunalım, şiddet, korku ve acıların yaşandığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bir takım milletler bu yaşanan insanlık dramından ders almayarak insanların canını yakar hale gelmişlerdir. Temel sorusu üzerimize görev olmayan şeylere karışmamak veya kimseye kötülük etmemek, bireyi iyi biri yapamadığı gibi bu insanlık dışı durumlara sessiz kalmanın da kötülüğün sıradanlaşmasına katkı sağladığı görülmektedir. Esasında eğer yaşanılan insanlık dramları dışındaysak eğer ve bir şekilde kötülüğü dile getirmiyorsak hepimiz suçluyuz! Siyasi rejimler tarafından gerçekleştiren durumları sorgulamak ve üzerine düşünmek kötülüklerin ortaya çıkmasını azaltıcı bir etki bırakır. En azından farkındalığını sağlamış bir millet oluruz. Çünkü bitki ve hayvanlar açısından kötü olan şeye doğru eğilim görülmezken sadece insan iyiye olduğu gibi kötüye de yönelmektedir. Yönelimlerinin amacını seçme melekesi olan bilinç, iyiyi istediği gibi kendi menfaatleri açısından kötüyü de arzulayabiliyor. Bunun nedeni, bireyin duyumsal zevklerle siyaset başta olmak üzere farklı alanlarda yüksek amaçlar arasında bölünmüş olmasından kaynaklanmaktadır. Siyasi açıdan bakacak olursak bazen insanda iyi yaşamak, çok kazanmak, daha fazla toprak kazanmak, daha fazla mevki gibi duyumsal zevklere odaklanarak kötüye yönelmektedir. Sonucunda haksızlık, şiddet, soykırım, hile ile siyasi yalan bireyin kendi seçimi olan kötülükler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazen ise evrensel düze götürücü yüksek amaçlara odaklanarak iyiye yönelim söz konusudur. İnsanlığı düze çıkaracak olan evrensel amaçlara odaklanmak gibi geliyor. Çünkü böyle bir amaç topyekûn bir çabayı gerekli kılmaktadır.
Siyasette bencillikle yaklaşımlarımız bir kenara bırakıldığında başkaları açısından adaletle merhameti seçme durumu gerçekleşmektedir. Kendi menfaatlerimizi geri plana atıp enerjimizi insanlık adına kullanabiliyoruz. Bunun yanı sıra ne kadar kötü de olsa ahlak değeri olarak iyinin, siyaset alanında yapılan soykırım gibi acı tecrübelerin denenmesi sonucunda iyinin oluşmasına katkı sağladığını söylemek mümkündür. 
Ancak toplumlar yaşanan acı tecrübelerden ders almıyorsa bütün milletlerin başına bela olmaktan da hala geri durmuyor demektir. İnsan harekete başladıkça epistemolojik açıdan iyinin bilgisi, vicdani bağlamda gelişim göstermektedir. Önce hareket ediyor eylem gerçekleştiriyoruz ve sonucunda insanlık dışı acı ile yüzleşerek üzerine düşünmemize katkı sağlıyor. Bu düşünceden hareketle kötü hükmü çıkarılmaktadır. 
Aslında bugün tarih sahnesinde yaşadığımız bu kötülükler kötülüğün nasılda sıradanlaştırdığını göstermektedir. Yani bize dokunmayan yılanın bin yıl yaşamasına karşı çıkmazsak yaşanılan insanlık dramlarını tekrar tekrar görmeye de engel olmak istemediğimiz anlamını taşımaktadır. O zaman yazımıza Arendt'in şu meşhur sorusuyla son verip herkesi düşünmeye ve idrak etmeye davet ediyorum: Üzerimize görev olmayan şeylere karışmamak veya kimseye kötülük etmemek, bireyi iyi biri yapabilir mi?
 
  Mehmet Fatih TEKİN
  Felsefe Grubu Öğretmeni,
   Sosyolog, Öğrenci Koçu, Aile Danışmanı
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sparklemre
(12.12.2023 14:51 - #399)
Kalemine sağlık.. harika
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sparklemre
(12.12.2023 14:51 - #400)
Kalemine sağlık.. harika
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.