Felsefe hürriyetimizin de kaynağıdır. Düşünen adam hürriyetini anlar, hareketini doğurmuş olan sebepleri bilen insan, o sebeplerin idaresini kendi eline alabilmekle hürriyetini gerçekleştirir. Bizi hayat yolunda durdurup düşündüren felsefe, her adımda hürriyet sunmaktadır.
Felsefe sözcüğü, bilgelik sevgisi anlamına gelir. Felsefe (philopsophia), sevmek(philia) ve bilgelik(sophia) sözcüklerin birleşiminden oluşmuştur. Felsefe ile uğraşan düşünce insanlarına da filozof(philosophos) adı verilir. Bunun yanı sıra felsefe teriminin ilişkili olduğu birçok kavram vardır. Bunlar: akıl, sevgi, dostluk, arayış, sezgi, hikmet, düşünme, duyum, hakikat, gerçeklik, bilgi gibi kavramlarla ilişkisi olduğu görülür. Felsefe aklımıza gelebilecek her konuya dokunur. Yaşamın anlamı, bilgi, ahlak, Tanrı'nın varlığı zihin, siyaset, din, sanat, iktisat, dil bilim ve benzeri alanlar geçmişten günümüze felsefenin konu alanı olmuştur. Felsefe alanlarını varlık, bilgi, değer olarak üç başlık altında toplamak mümkündür.
Felsefe tarihi Thales isimli filozofla başlatılmasına rağmen insanlık var olduğu andan itibaren felsefeye yani sorgulamaya ve araştırmaya ihtiyaç duymuştur. Burada ifade edilen husus bütün alanları bir bütün olarak ele alınıp incelenmesi maksadını taşır. Felsefe tarihinin önemli düşünürlerinden Sokrates Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez sözü ile felsefenin önemini ifade etmiştir. Bugünün dünyasına baktığımızda insanlar hayatı, dünyayı ve kendilerini sorgulayarak anlamlı bir hayat yaşamanın bilincinde değildirler. Ancak felsefe tarihindeki düşünürlere baktığımızda Sokrates, Platon, Aristoteles ve benzeri düşünen, soru soran insanlar yaşadıkları tarihsel dönemlerde toplumun vicdanı olmuştur. O toplumda yaşayan insanların göremedikleri çoğu sorunları fark etmişlerdir. Bununla birlikte düşünmeden ve sorgulamadan yaşayan bireyler her yöne çekilmesi mümkündür. Çekildikleri yönde adeta bir kukla gibi kullanılmaya müsait olurlar. Böyle bir birey yalnızca bedensel ihtiyaçlarını kullanarak, zihinsel olarak da bir varlığının var olduğundan habersizce bir yaşam sürer. Bununla birlikte felsefeye ilgisiz olanlar boş konuşma olarak görürler. Hayatın hızlı akışına kendilerini bırakarak daha çok koşuşturmayı ve düşünmeye zamanları olmadığını, hayatta yapılacak birçok önemli işleri olduğunu söylerler. Ancak felsefe yapmak hayatla doğrudan ilişki kurmak, yaşamla yüzleşmek anlamını taşır. Felsefi düşünmeyi öğrenen bireyler her şeyi felsefi bir tavırla sorgulayarak hayatını anlamlandırırken, hayatın derinliklerinde var olan gerçekleri görebilme kabiliyetini kazanırlar. Çünkü insan davranışlarının doğrudan doğruya zekâsıyla ve cahilliğiyle ilişkilidir. Felsefe ile maddi şeylere odaklanmaktan çok kendi benliğini geliştirme, iyi olmak için iyi hareket etmenin zorunluluğunu görmememizi sağlar.
Geçmişten günümüze bütün medeniyetlere de baktığımızda felsefe önemli bir yer edindiğini görmek mümkünüdür. Medeniyetimiz açısından baktığımızda ise Allah'ın ilk emrinin oku olması vesilesiyle felsefe ile ilgili olduğumuz görülmektedir. Farabi, İbni Sina, Gazali, İbni Haldun, Razi, Kindi gibi birçok düşünürümüz vardır. 8. Yüzyıldan 14.yüzyıla kadar felsefi çalışmalar artarak devam etmiştir. Felsefesinde medeniyetimiz bağlamında çalışmalarını devam ettirmiş düşünürümüz Nurettin Topçu açısından felsefe neden önemlidir sorusuna bakacak olursak:
Biz gördükçe düşünüyoruz, düşündükçe görüyoruz. Ve her an görünüşümüzün ufukları genişledikçe insanlığın her derdine deva olmak isteğiyle doluyoruz. Kendi kendimize hem teklif hem de kabul ettiğimiz mesuliyetimizin sahası genişliyor…
(…) O yoksa hürriyetimiz bir vehim, bir kibir, bir benlik ifadesidir, o kadar (…)Hür olan insan dünyalardan değerlidir. Zalim esir insanın eşyadan farkı yoktur. İnsan anlaşılmadan insanlık âlemine inkılap yapılamaz(…) İnsanı tanıtan felsefe olduğuna göre, inkılaplarımızın hepsi ona muhtaçtır(…) Binayı yapan mimar filozof olacaktır. Yapı malzemesiyle sanat eseri olan binanın farkı düşünülürse, felsefenin bizi ulaştıracağı hedefin kurtarıcı oluşu kolaylıkla anlaşılacaktır.
Felsefe bize, üstümüzde ve yükseklerde bulunan hedeflere doğru ilerlemesini öğretir. İnsan düşünürken, yeryüzünün bütün süfli hadiselerine yükseklerden gelen ulvi mayayı farkında olmayarak muttasıl karşılar. Sanki hayatı onunla mana kazanır. İşte bu insanın felsefe yapmasıdır.
Akıbetimizin düşüncesi de bir felsefeye bağlanacaktır. “Yarınımız ne olacak? Nereye gidiyoruz?” sorusu şuurda önceden açılmış yollar arar. Nereye girmede olduğumuzu takdir için, cemiyetimizin temayüllerini, ideallerini, kabiliyetini yani bütün hayati kuvvetlerini yüksekten bakışla görebilmemiz lazımdır. Hayat tecrübesinin yaşadıktan sonra vereceğini, o yaşanmadan önce felsefe tanıtır, sezdirir hem de zaruretler halinde ortaya koyar. Önceden bilmenin büyük faydası, yanlış yolda isek dönmek, doğru yolu aramak için bize imkân bağışlamasıdır.
Düşünsel açıdan felsefe geçmiş ve gelecek yaşamın problemlerini çözebilmek için insanın temel araçlarından birisi olarak görülmektedir. Belli bir birikimle oluşmuş felsefenin olmadığı toplumlarda değişimlerin görülmesi de oldukça zor olmaktadır. Bu nedenle felsefesinin iç ve dış problemlere dair ruhsal ve toplumsal sorunların çözümünde yardımcı bir kuvvet gibi görülmektedir. Felsefi düşünüşü etkili bir şekilde öğrenmek bizi geliştirdiğini söylemek mümkündür. Felsefenin gerekliliğini açıklamak için, felsefenin kazandırdığı yaşam bilgeliğinin bireyin bedensel gereksinimleri kadar zorunlu olduğunu söylemek mümkündür. Bu hususla ilgili İlkçağın ünlü düşünürlerinden Platon'a Atinalıların soruduğu iki soruyu açıklayarak son verelim:
İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir?
Felsefe Grubu Öğretmeni, Sosyolog, Öğrenci Koçu, Aile Danışmanı