Toplumların en derin yaralarından biri hiç şüphesiz dedikodu, gıybet ve zaman zaman iftiraya varan arkadan konuşmalardır. Gıybet; bir kimsenin hoşlanmayacağı, duyduğunda üzüleceği bir sözü onun arkasından söylemektir. Dedikodu ise kişilerin özel hayatları üzerine yapılan, çoğu zaman yanlışlık ve abartılar içeren konuşmalardır.
Ne acıdır ki bazı insanlar bu kötü alışkanlığı o kadar benimser ki, artık sıradan bir davranış hâline gelir. Konuşmadığı zaman huzursuz olur, susunca eksik kalır. Sanki gönlünü rahatlatmak için birilerine çamur atmadan duramaz. Üstelik kendilerini savunmak için de sıkça şu söyleme sığınırlar :
- “BEN YALAN SÖYLEMİYORUM, DUYDUĞUMU GÖRDÜĞÜMÜ SÖYLÜYORUM”
Hâlbuki bu söz, yapılan kötülüğü masum kılmaz; rencide edilen insanların kalbini tamir etmez.
Dinimizde Dedikodu ve Gıybetin Yeri
İslam dini, insan onurunu zedeleyen her türlü söz ve davranışı kesin şekilde yasaklamıştır. Kur’ân-ı Kerim’de gıybet hakkında çok net uyarılar bulunmaktadır. Bu ayetlerden bazıları.
Hucurât Suresi 12. ayet, insanların birbirlerinin kusurlarını araştırmasını ve arkadan konuşmasını “ölü kardeşinin etini yemek” benzetmesiyle kesin bir dille yasaklar.
Hümeze Suresi 1. ayet, arkadan çekiştiren, alay eden kimselerin kötü akıbetinden bahseder. Nisâ Suresi 148. ayet, kötü sözlerin açıkça söylenmesinden Allah’ın hoşlanmadığını bildirir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de dedikodu ve gıybetin tehlikesini birçok hadisinde açıkça ifade etmiştir.
Bir sahabi, “İnsanları cehenneme en çok götürecek şey nedir?” diye sorunca Efendimiz:“Ağız ve cinsel organ.” (Tirmizî, Birr 62) buyurarak, dilin insanı felakete de cennete de götürebileceğini hatırlatmıştır.
Ayrıca:
“Kardeşini hoşlanmayacağı şekilde anmandır.” diyerek gıybeti tanımlamış,eğer söylenen söz o kişide yoksa bunun iftira olduğunu bildirmiştir.
En çarpıcı uyarılardan biri ise şudur:
“Gıybet, zinadan daha şiddetlidir. Zira zina eden tevbe edince Allah onu bağışlar; gıybet eden ise, gıybet ettiği kişi bağışlamadıkça bağışlanmaz”.
Ve yine mümini koruyan o altın öğüt:
“Hayır söyle ya da sus!”...
Sözün Bizi Götürdüğü Yer Dedikodu; dostlukları bozar, kalpleri karartır, toplumun huzurunu zedeler. Bir kıvılcım gibi başlayan söz, gün gelir ocak söndürür. Dahası, dedikoduyu dinlemek bile dinimizce uygun görülmemiştir; çünkü kötülüğe ortak olmak demektir.
Yukarıdaki ayet ve hadislerden de açıkça anlaşılacağı üzere, dilin kontrolü insanı huzura da götürür, felakete de... Bir insanın onuruyla oynayan söz, sahibine mutlaka bir gün geri döner.
Ne yazık ki bugün hâlâ bazı kişiler, “Ben yalan söylemiyorum, gördüğümü duyduğumu söylüyorum” diyerek iç dünyalarını rahatlatmaya çalışıyor. Oysa bu söz, ne kalp kırmayı haklı çıkarır ne de Allah katında bir mazeret sayılır.
Toplum olarak gönüllerimizi incelten değil, düzelten sözlere ihtiyacımız var. Kötülüğü dilden uzaklaştırmak, iyiliği sözle çoğaltmak hepimizin görevidir.
